DünyaGüncel

SÖYLEŞİ | GN Saibaba: “İnsanlığa, toplumsal ilerlemeye inanmak aşırılık mı?”

Açıklama: Bu röportaj Scroll.in adlı online haber sitesinden Vineet Bhalla tarafından gerçekleştirilmiş ve ilk olarak 25 Mart 2024 tarihinde söz konusu yayının web sitesinde yayınlanmıştır.

Saibaba, Yüksek Mahkemenin “adaletin başarısızlığı” olarak nitelendirdiği bir davada son on yılını hapiste geçirdikten sonra bu ayın başlarında beraat etti. İnsan hakları aktivisti ve eski Delhi Üniversitesi profesörü GN Saibaba hakkında ilk fark edilen şey gözlerindeki ve sesindeki vakur güçtü.

Saibaba, yasaklı Hindistan Komünist Partisi (Maoist) ile bağlantısı olduğu iddiasıyla yedi yıl hapis yattıktan sonra 7 Mart’ta Nagpur Merkez Hapishanesi’nden tahliye edildi. Mayıs 2014’te ilk kez tutuklanmasından bu yana son on yılın büyük bir bölümünde zorlu bir hukuk mücadelesi yürüttü.

Farklı engelleri olan ve tekerlekli sandalye kullanan Saibaba, 2017 yılında hüküm giydikten sonra, yeterli tıbbi bakım ve onurlu yaşam koşullarından mahrum bırakılarak, gözle görülür şekilde zayıf düşmesine ve bir dizi tıbbi rahatsızlığa neden olan zorlu bir hapishane dönemi geçirdi.

Hücre hapsi anlamına gelen yüksek güvenlikli bir “Anda Hücresine” [Anda Hücresi yüksek güvenlikli bir hapishane hücresidir. Hintçe’de Anda yumurta anlamına gelir. Hücre, dikdörtgen şekli nedeniyle “Anda” hücresi olarak adlandırılır, ed.] yerleştirildi ve Delhi Üniversitesi Ram Lal Anand Koleji’ndeki yardımcı doçentlik işini kaybetti.

En çarpıcı olanı, 2022 yılında Bombay Yüksek Mahkemesi tarafından hakkında cezai kovuşturma için yeterli gerekçe bulunmadığı gerekçesiyle tahliye edildikten sonra bile, Saibaba’nın tahliyesi hemen ertesi gün Yüksek Mahkeme tarafından durduruldu. Nihayetinde, Yüksek Mahkemenin başka bir heyeti bu ayın başlarında onu beraat ettirdi.

Scroll websitesi, Saibaba ve eşi Vasantha Kumari ile Delhi’deki evlerinde bir araya geldi.

S: Uzun yıllar sonra hapishaneden çıkmak nasıl bir duygu?

Başlangıçta bu kadar uzun süre hapiste kalmayı hiç beklemiyordum. Hüküm giymeden önce toplam üç yıllık sürenin 17 ayında hapishanedeydim. Hüküm giydikten sonra ise tam yedi yıl hapishanede kaldım. Yani son on yılın sekiz buçuk yılından fazlası.

Bir kişi suçlu olsa bile, bu çok büyük bir ceza. Ancak bizim durumumuzda, herhangi bir gerekçe ya da sebep olmaksızın, bu kadar uzun süre hapsedildik. Belki de dışarıdaki hiç kimse benim de bu kadar uzun süre böyle bir çileye maruz kalacağımı beklemiyordu. Hukukun işleyişi başlı başına bir cezaya dönüştü.

İlk tahliye kararı geldikten sonra tekrar yaklaşık bir buçuk yılımı hapishanede geçirmek ve tekrar tahliye kararı almak zorunda kaldım. Belki de Hindistan ceza adaleti tarihinde böyle bir şey daha önce hiç yaşanmamıştı.

Suç olmadan, bu kadar uzun bir süre için verilen ceza budur. Ve bir anayasa mahkemesinde mahkumiyet kararına karşı iki ayrı temyiz duruşması yapmak zorunda kalan başka bir kişi bilmiyorum. Bu daha önce duyulmamış bir şey.

İnsan düşünmeden edemiyor: Neden bu ülkede bu noktada böyle oluyor? Bu büyük bir soru.

S: Şu anda sağlığınız nasıl?

On yıl önce tutuklandığımda sadece çocuk felcinin kalıntı etkileri vardı. Bacaklarım çocuk felcinden etkilenmişti. Onun dışında sağlıklıydım. Tekerlekli sandalyede olsam bile her şeyi kendi başıma yapıyordum. Vasantha’ya yardım ederdim. Engelli bir kişi olduğumun pek farkında olmadan oldukça özgürce hareket ediyordum.

Hapse atıldıktan sonra hayatımda her şey değişti.

Önce brakiyal pleksus yaralanması geçirdim. Omuz ile beyni birbirine bağlayan sinir sistemi, kaçırıldığım ve tutuklandığım sırada polisin kötü muamelesi nedeniyle kırılmıştı. Bu omzumu tamamen etkiledi. Sol elimi kaldıramıyorum. Onunla hiçbir şey yapamıyorum. Kitap tutamıyorum.

Sinir sistemi zarar gördüğü için omuz kasları da etkilendi. Sürüklenmeden ve yaralanmadan dolayı sol taraftaki kaburgalarım şişti. Şişen kaburgalar ciğerlerimi ezdi. Bu da kalbime dokundu ve kalbimin sol tarafını etkiledi. Kaburgalarım küçük bir alana sıkıştığı için omurgam da etkilendi.

Vücudumun her tarafı etkileniyor. Son on yıldır sol elimde ve sol bacağımda şiddetli ağrılar yaşıyorum. Sinir sistemi ve kaslar zarar gördüğü için sol omzum tamamen felç.

Sol akciğer etkilendiği için uyku apnesi başladı. Burnumdan akciğerlerime kadar olan solunum yolu etkilendi. Bu da obstrüktif uyku apnesine neden oldu. Bu yüzden doğru düzgün uyuyamıyorum.

Hipertrofik kardiyomiyopati adı verilen ve hapishaneye girmeden önce hiçbir tıbbi testte tespit edilmeyen bir kalp rahatsızlığı edindim. Sonuç olarak kalbimin sol tarafı sadece %55 kapasite ile çalışıyor.

Kalbimin çeperleri kanı vücuduma düzgün bir şekilde pompalayamadığı için yüksek tansiyon başladı.

Bu on yıl boyunca beynimde bir kist oluştu. Şu anda çok ciddi değil ama her an kötü huylu hale gelebilir.

Ayrıca hapishanede egzersiz yapma ya da herhangi bir bedensel faaliyette bulunma imkanı olmadan kısıtlı bir yaşam sürdüğüm ve hareket etmekte zorlandığım için böbreklerimde taş buldular. Taşlar erimesine rağmen sağ böbreğimde kistler oluştu.

Uzun süre yemek yemediğim için safra kesemde taş oluştu. Bu da pankreatite yol açtı.

Liste uzayıp gidiyor. Tüm bu hastalıklar hapishanede gelişti. Dışarı çıktığımda, bu on yıl boyunca doğru düzgün bir tıbbi tedavi yoktu. Bu yüzden birçok hastalıktan muzdaribim.

Artık tıbbi tedavi görmem gerekiyor. Her şey, bu kadar uzun bir süreden sonra ne kadarının tedavi edilebileceğine ve kaç organın etkilenmeye devam ettiğine ve tedavi edilebileceğine bağlı. Bunu göreceğiz.

Önümüzdeki birkaç gün içinde tarama ve tedavi için hastanelerde olacağım. Ne kadar süreceğini ve ne kadarının tedavi edilebileceğini bilmiyoruz.

S: Hapishanede neden yeterli tıbbi tedavi alamadınız? Neden tıbbi kefaletle serbest bırakılmadınız?

Tıbbi gerekçelerle kefalet Yüksek Mahkeme tarafından iki kez reddedildi ancak kefaleti reddeden kararda bana düzenli ve uygun tıbbi tedavi verilmesi gerektiği yazılıydı.

Ancak hapishane yetkilileri bunu ihmal etti ve emri ihlal etti. Beni birkaç kez Nagpur Tıp Fakültesine göndermelerine rağmen, bu sadece alışılagelmiş ve üstünkörü bir tedaviydi. Sadece gidip geri geliyorsunuz. Bu da tedavi etmeye çalıştıklarını gösteriyor ama tedavi yoktu.

Tıbbi kayıtlarıma bakarsanız, tıbbi tedaviden nasıl kaçıldığını ve hiçbir tıbbi tedavi sağlanmadığını görürsünüz. Günün sonunda, serbest bırakılmadan hemen önce, her bölüm [belirli bir tedavi veya ilacın] mevcut olmadığını, bunu yapamayacağımızı, başka bir yerde mevcut olduğunu yazdı. Neden doktorlar on yılın sonunda tedavi edemediklerini yazıyorlar? Bundan on yıl önce bahsetmeleri gerekirdi.

Bana ağrı kesici vermek ve beni uyutmak dışında hiçbir şey yapmadılar. Eğer on yılın başında bu tedavi onlarda mevcut değilse, bunu yazmaları ve beni tedavinin mevcut olduğu belirli bir hastaneye nakletmelerini istemeleri gerekirdi.

S: Hapishanede karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi? Hapishane personeli ve mahkumlar size nasıl davrandı?

Hapishanedeki mahkumlar bana çok yardımcı oldular. Çok naziktiler. Her zaman benimle birlikte olmak istediler, ancak kilitli olmadığım zamanlarda sadece çok az kişinin -10’dan az kişinin- benimle etkileşime girebildiği bir hücrede bulunuyordum.

Hapishane yetkililerinin ve devlet mekanizmasının vermeye çalıştığı imaj, benim bir tür korkunç terörist -uluslararası Maoist bir beyin- olduğumdu. Mahkumları, hapishane görevlilerini ve jandarmaları terörize etmek için her türlü lakap kullanılıyordu. Beni tecrit altında tutmak istediler.

Bütün bunları benim önümde söylemediler. Ama bir gardiyan Anda Hücresine görev için geliyorsa, ona önceden söylenirdi -bu kişiyle konuşmayacaksın. Uzak dur. Onunla vakit geçirme. Bu adamın çok tehlikeli olduğuna dair yukarıdan talimat aldık. Beyninizi değiştirecek ve siz farkında bile olmayacaksınız.

Mahkumlara da arkamdan bana gelmemeleri ya da benimle vakit geçirmemeleri söylendi. Daha üst düzey yetkililer bunları yaydı ve insanlara buna göre talimat verdi.

Ancak bunların hiçbirine hapishane gardiyanları ya da mahkûmlar inanmadı. Her zaman yanımdaydılar. Her zaman benden bir şeyler öğrenmek ve benimle vakit geçirmek istediler. Bu nedenle hapishane yetkilileri tarafından yukarıdan gösterilen çabalar ne olursa olsun hiçbir zaman gerçekleşmedi. Mahkumlar ve hapishane personeli benim nasıl bir insan olduğumu anladılar. Benimle konuşmayı seviyorlardı.

Yetkililerin bana yapmak istedikleri ile gerçekte orada olanlar arasında çok büyük bir uçurum vardı.

Ancak hapishane 19. yüzyıl İngiliz yapımı bir yapı olduğu için erişilebilirlik, konfor ya da insan gibi yaşamak için asgari olanaklar yoktu. Herkes insanlık dışı koşullarda yaşamak zorundaydı. Ve ben çok daha fazla kısıtlamayla yaşamak zorunda kaldım -insanlık dışı koşullardan daha az- çünkü tekerlekli sandalyem hareket etmiyordu, insanlar beni tuvalete taşımak zorundaydı, insanlar beni kucaklarında kaldırarak tuvalete götürmek zorundaydı.

Haysiyetimin ihlal edildiğini hissettim. İnsanlığım saldırıya uğradı. Yarattıkları koşullar ve beni yaşamaya zorlama biçimleri insanlığın kendisi için bir utançtı. Hayata devam etmek için mücadele etmek zorundasınız.

S: Hapishanede nasıl vakit geçirdiniz? Dış dünyadaki gelişmeleri nasıl takip ettiniz?

Vasantha bana kitaplar gönderirdi. İngilizce gazeteleri kendi paramla satın alırdım. Bunun dışında Vasantha bana dijital medya portallarından çıktılar gönderir ve bana dışarıda neler olduğunu bildiren mektuplar yazardı. Tek çıkış yolu buydu.

Bir mülakat [ziyaretçilerle buluşma] var ama çok kısa sürüyor. Sadece birbirinize formaliteleri dileyebilirsiniz, o zaman da biter. Tek yol Vasantha’nın mektupları ve gönderdiği materyallerdi -belki de yıllar boyunca Delhi’den Nagpur’a her seferinde taşıdığı bin kitap. Okuduktan sonra kitapları geri taşırdı. Beni her zaman bilgi, birikim, kitap ve dergilerle beslemek için elinden geleni yaptı. Dört duvarın dışında olup bitenleri öğrenebilmemin tek yolu buydu.

Çok sevdiğim bir kitap Prayaag Akbar’ın Leila’sıydı. Sonra son çıkanlardan KR Meera’nın Suikastçı’sını kurgu olarak sevdim. Felsefe de okudum. Ekonomi filozofu Thomas Piketty’yi sevdim. Son kitapları Kapital ve İdeoloji ile Eşitliğin Kısa Tarihi’ni okudum. Tarihçiler arasında DD Kosambi’den en yeni tarihçilere kadar okudum -Upinder Singh ve Nayanjot Lahiri. Romila Thapar’ı da. Bilimden bilim kurguya kadar çok çeşitli kitaplar okuyorum. Hücrenin Şarkısı yakın zamanda okuduğum bir kitap.

S: Böyle zor zamanlarda moralinizi nasıl yüksek tuttunuz?

Her gün okur, yazar ve etrafımdaki mahkumlara öğretirdim. Her günü aktiviteyle doldururdum ve sabahtan akşama kadar tüm bunları yapmakla meşgul olurdum.

Hapishanede tüm mahkumların mahkemelere dilekçe vermesi gerekiyor. Yargıtay’dan Yüksek Mahkeme’ye, oturum mahkemesinden sulh mahkemesine kadar. Ama sadece bir avuç insan yazabiliyordu. İngilizce yazabilen herkese büyük talep vardı. Ben de zamanımın çoğunu bu dilekçeleri hazırlamakla geçiriyordum.

Uzun süre kefaletle serbest bırakılmayan ve avukatı olmayan çok sayıda insan vardı. Onlar için dilekçeler yazmanız gerekiyordu ve sonra onlar bunu gönderip biraz rahatlıyorlardı. Bu da çok zaman alan başka bir faaliyetti.

S: Aşırı görüşlere sahip olduğunuz iddiasıyla tutuklandınız. Dünya görüşünüz ve ideolojiniz tam olarak nedir ve son on yılda herhangi bir şekilde değişti mi?

Fikirlerim ve inanç sistemim öğrenciliğimdeki ile aynı ve bugün de aynı. Kesinlikle değişecek bir şey yok. Bu fikirlere aşırı diyenlerin kendileri aşırıdır. Birine terörist diyen bu insanlar kim? Bunu neden yaptıklarını ve bana neden terörist dediklerini görmek zorundayız.

Ben kamu hayatının içindeyim. Çok konuştum. Çok yazdım. Hayatımı kamusal bir figür olarak sürdürdüm. Herkes benim ne olduğumu biliyor. İnsanlığa ve toplumsal ilerlemeye inanmak aşırı bir görüş mü?

S: Ötekileştirilmiş toplulukları savunduğunuz ya da belirli kişilerle veya belirli kuruluşlarla ilişki kurduğunuz için pişmanlık duyuyor musunuz? Bu kadar uzun bir süreden sonra özgür olduğunuza göre, daha önce yürüttüğünüz savunuculuk çalışmalarına devam edecek misiniz?

Ben temelde bir öğretmenim. Bunun yanı sıra bir insan hakları savunucusuyum. Dünyayı ve çevresini anlama, ötekileştirme süreçlerini ve ötekileştirilen kesimleri kavrama fırsatı bulan herkesin onlar adına konuşma ve onların yanında durma sorumluluğu olduğuna inanıyorum. Eğer sorumlu vatandaşlar olarak bunu yapmıyorsak, belki de hayatımızda yapmamız gerekeni yapmıyoruz demektir.

Bu sadece benim bu işi yapmam gerektiğine inandığım bir şey değil. Ötekileştirilen ve ötekileştirilmeye devam edilen insanlar üzerinde herhangi bir fırsat ve avantaja sahip olan herkesin bu işi yapması gerektiğine inanıyorum. Bu, şu ya da bu olarak damgalanamayacak ve durdurulamayacak bir şey.

Benim işim meşruydu ve meşrudur. Ben kamusal alanda çalışıyorum. Engelli olmama rağmen insanlar için çalışmalarıma bir alan açtım. Hiçbir pişmanlığım yok.

Yaptığım iş yanlış olduğu için tutuklanmadım ya da terörist olarak damgalanmadım. İktidar sahipleri, bazı insanların nasıl ötekileştirildiği ve ötekileştirmenin nasıl devam ettiği gerçeğini ortaya çıkarmamdan korkuyorlar. Bu çalışmanın devam etmesini istemiyorlar. Bu yüzden bu kadar uzun süre parmaklıklar ardında tutuldum.

S: Siz bir öğretmensiniz. Şu anki kariyeriniz ne durumda? Delhi Üniversitesi’ne sizi yeniden ataması için başvurdunuz mu? Başka bir yerde öğretmenlik pozisyonu arıyor musunuz?

Avukatlarım bu konuyla ilgileniyor. Avukatların ve üniversite yönetiminin ne yapabileceğini bekleyip görmek istiyorum. Hayatım boyunca öğretmenlik yaptığım için son nefesime kadar öğretmen olarak devam etmek istiyorum. Avukatlar ve meslektaşlarım bu konuda ne yapılması gerektiği üzerinde çalışıyorlar.

S: Maharashtra hükümeti Hindistan Ulusal Kongresi liderliğindeki Birleşik İlerici İttifak tarafından yönetilirken Maharashtra polisi tarafından tutuklandınız. İki yıl önce Bombay Yüksek Mahkemesi tarafından serbest bırakıldığınızda, Shiv Sena ve Bharatiya Janata Partisi’nden oluşan Ulusal Demokratik İttifak tarafından yönetilen Maharashtra hükümeti tarafından derhal temyize başvuruldu. Şu anda bile Shiv Sena ve Bharatiya Janata Partisi tarafından yönetilen Maharashtra hükümeti beraat kararınıza karşı temyiz başvurusunda bulundu. Görünüşe göre en büyük ulusal siyasi partilerin ikisi de size karşı.

Herhangi bir siyasi partiye inancınız var mı? Hapisteyken herhangi bir siyasi lider size yardım etmek için elini uzattı mı?

Hapishane içinde, hayır. Ancak dışarıda birçok bireysel milletvekili var. Hindistan Komünist Partisi Genel Sekreteri D Raja, Hindistan Komünist Partisi (Marksist) Genel Sekreteri Sitaram Yechury, HKP’den Annie Raja. Güneyden, Bihar’dan ve Bengal’den pek çok milletvekili, belki bir eyaletteki ya da o sırada Merkezdeki iktidar partisi hariç, tüm partilerden buna karşı çıktı. Birçoğu beni desteklemek için açıkça konuştu ve yazdı. Parlamento içinde ve dışında dilekçeler yazdılar.

Tüm siyasi partiler beni tek bir şekilde damgalamış değil. 2014’teki Lok Sabha [Genel Seçim, ed.] seçimlerinin son aşamasından birkaç gün önce tutuklandım. Şimdi bir başka Lok Sabha seçiminden önce serbest bırakılıyorum. Tam on yıllık bir döngü tamamlandı.

Hangi siyasi partilerin hangi görüşlere sahip olduğunu bilmiyorum. Ancak tek tek milletvekilleri, bazı partiler tutuklamaya tamamen karşı çıktılar ve bana ne tür bir haksızlık yapıldığını ve bu tür bir davaya hangi nedenlerle dahil edildiğimi biliyorlar.

Senaryo karmaşık ve siyah-beyaz değil. Gri tonlar var, parlak renkler var, bir renk yelpazesi var. Tüm siyasi partilerin bana ve davadaki diğer sanıklara karşı birleştiğini söyleyemeyiz.

S: 2022 yılında tahliye edildiğinizde, hemen ertesi gün Yüksek Mahkeme özel bir duruşmada tahliyenizi durdurdu. Tüm bunlar olduğunda, bu karar alınmadan önce tahliye edileceğinizi öğrendiğinizde ne hissettiniz? Yüksek Mahkeme’nin beraat kararınızı iptal etmesinden korkuyor musunuz?

Bu iki kez tahliye edilme sürecinin nadir bir süreç olduğunu söylemiştim. Kıdemli avukatlara da daha önce böyle bir şey olup olmadığını sordum. Kimse benzer bir vaka gösteremedi.

Adalete kavuşacağıma dair umudumu hiç kaybetmedim. Adalet gecikmiş olsa da ve adalet geciktikçe reddedilse de, bir gün tünelin ucundaki ışığı görebileceğim konusunda umutluydum.

Yüksek yargının eninde sonunda adaletsizlikten yana tavır alacağına dair herhangi bir korkum ya da şüphem yok. Dolayısıyla tekrar hapse atılma konusunda hiçbir endişem yok.

Bunların Hindistan’da son on yılda meydana gelen belirli tarihsel gelişmeler ve yargının maruz kaldığı baskılar nedeniyle yaşandığını biliyorum. Bu yüzden bunu bir sınav olarak nitelendiriyorum.

Yüksek Mahkeme 2022’de serbest bırakılmamın durdurulmasına karar verdiğinde, bu durdurmanın devam etmeyeceğinden emindim çünkü yasal olarak uygulanabilir değildi. Durdurma kararının kendisi hukuk tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir karardı. Ancak bizi tahliye eden o karar yasal olarak geçerli ve sağlamdı.

Hukuk süreci yanlış gittiğinde ve bu bir anayasa mahkemesi tarafından tespit edildiğinde, başka bir anayasa mahkemesinin delil olarak konulan şeyi incelemesine gerek yoktu. Sürecin kendisi yanlış olduğunda, hiçbir gerçek kabul edilemez ve doğru olamaz. Bu tahliye kararı bizzat Yüksek Mahkeme kararlarına ve Yüksek Mahkeme’nin on yıllar boyunca geliştirdiği ceza içtihadına dayanıyordu.

Yüksek Mahkeme kendi ceza hukukunun gelişimini nasıl yadsıyabilir? Durdurma kararının devam edeceğine ikna olmamıştım. Ancak bugün Yüksek Mahkeme’nin delillerin yanı sıra hukuk sürecini de incelemesinden ve her ikisinin de yanlış olduğunu ilan etmesinden dolayı mutluyum. Bu ülkede ceza hukukunun daha da geliştirilmesinde faydalı olacak bir dönüm noktası niteliğindeki kararda açıkça ifade edilmiştir.

Bu nedenle iki kez ateşle imtihandan geçmek zorunda kaldığımı söylüyorum. Ancak bu sadece benim ve diğer sanıklar için bir ateşle imtihan değildi. Yüksek yargı için de bir sınav oldu. Bu davada yüksek yargı, her köşeden gelen güçlerin baskısı nedeniyle boğulmak üzereydi. Ancak, çok gecikmiş olsa da ve gecikme sırasında meydana gelen adaletsizliği hiçbir şey telafi edemese de teste ve zemine dayandı ve adaleti sağlamak için başarılı bir şekilde ortaya çıktı.

Yüksek yargıyla birlikte ben de bir Agnipariksha’dan [Hindistan’da yayınlanan bir diziye ithafla, dram anlamında, ed.] geçmek zorundaydım ve geçtik. Gelecek nesiller bu agnipariksha’nın sonuçlarının ne olduğunu değerlendirecektir.

S: Direnciniz ve iyimserliğiniz dikkat çekici. Son on yıl boyunca, zamanın çeşitli noktalarındaki adaletsizlik nedeniyle kendinizi derinden üzgün ve çaresiz hissetmiş olmalısınız. Bu duygularla nasıl başa çıktınız ve dayanıklılığınızı nasıl geliştirdiniz?

Delhi Üniversitesi’nde Kabir [bir Hint mistik şairi, ed.] dersi veriyordum. Kabir’i çok severim. Vasantha’dan bana Kabir’i tekrar getirmesini istedim. Birçok kitabını getirdi -farklı versiyonlarını. Kabir bana umut verdi.

Adivasilere, Dalitlere, azınlıklara -hapishanedeki büyük bir kesime, karşılaştıkları şeylere bakarsanız, yine de hayatta umutları var. Onlara tamamen insan altı varlıklar olarak muamele ediliyor. Yine de dışarı çıkmak için umutları var. Ben oradan öğrendim.

Şiir ve mektup yazmak, birçok şey yazmak bana hep umut verdi.

Depresif anlar da yaşadım. Özellikle pandemi döneminde. Hapishanede çok uzun süren iki tecrit dönemiydi. Her şeyin ve her hayatın zaten kilit altında olduğu bir hapishanede tecritin nasıl olacağını bir düşünün. O günlerde mektuplar ve her türlü iletişim durduruldu. Gazeteler ve kitaplar durduruldu.

Bir süre sonra sadece beş dakikalık telefon görüşmelerine izin verildi. Sadece Covid’e yakalanıp yakalanmadığını, herhangi bir aile üyesinin yakalanıp yakalanmadığını bildirmek için. Kaç kişi öldü, kaç kişi ölecek, kaç kişi hayatta – sadece bu tür bilgiler kısa bir aramada bulunabilirdi.

Yaşadığım depresyon, ani sokağa çıkma yasağı duyurusu nedeniyle şehirlerden köylere yürümek zorunda kalan yüzbinlerce işçi için yazdığım bir şiirde dile getirilmişti. Hiçbir ulaşım aracı yoktu ve yüzlerce kilometre yürümek zorunda kaldılar ve birçoğu yolda öldü.

Eşim telefonda bana bu tür haberleri anlattığında çok sarsıldım. Uyuyamadım.

Hapishanedeki komşum annesinin Covid’den öldüğü haberini aldı. Birkaç gün sonra babasının Covid’den öldüğü haberi geldi. Birkaç gün sonra da kardeşi vefat etti. O sadece hapishanede kaldı.

Bunlar en depresif anlardan bazılarıydı.

Dış dünyada yaşanan diğer bazı gelişmeler -linç haberleri beni tamamen depresyona soktu. Hapse girmeden önce linçler ve sebepsiz yere çeteler tarafından öldürülmeler hakkında pek bir şey duymamıştım. Amerikan tarihinde siyahlara ve ondan önce de Kızılderililere yönelik linçleri okumuştum. Ancak Hindistan’daki bu tür kamusal linçlerden doğrudan haberdar değildim.

Bu da beni depresyona soktu.

S: Yaşadığınız çile için en çok kimi suçluyorsunuz? Ne tür bir hesap verebilirlik görmek istersiniz?

Bakın, devlet hukukun üstünlüğü olmadan işlediğinde ve güçlü insanlara yardım etme niyeti olduğunda bunlar oluyor. Şu anda herhangi bir kişiyi suçlamıyorum. Bu, insanları uzun süre hapsetmeyi amaçlayan bu yasadışı, uydurma davadan sorumlu kişilerin olmadığı anlamına gelmiyor. Tarihteki tek mağdur ben değilim. Ben de bir mağdurum ama bundan daha fazlası, bu siyasi bir dava.

Dolayısıyla, tarihin akışı içinde, bu tür hapsetme, adaletsizlik ve insan haklarına yönelik acımasız saldırılardan kimin sorumlu olduğu bilinecektir.

S: Ceza adaleti ve hapishane yönetim sistemlerimizde ne tür reformlara ihtiyaç olduğunu düşünüyorsunuz?

Bu cevaplaması saatler sürecek büyük bir soru. Sadece bir şey söyleyeceğim: her şeyden önce, yasalar uygulanması gerektiği gibi uygulanmıyor. Birçok kanun Anayasa’ya uygun olarak yapılmıyor. Anayasaya aykırılar, özellikle de acımasız yasalar. Bunu yaptığınız zaman yasalar demokrasiye ve anayasaya aykırıdır.

Yasaların kötüye kullanıldığını söylemek sadece safdilliktir. Yasaların kendileri Anayasa’ya karşı kötüye kullanılmaktadır, bu nedenle bir polis memurunu ya da bir siyasetçiyi suçlamak asıl noktayı kaçırmaktır. Tüm sistem bu şekilde işlemektedir.

Yasaları sadece kötüye kullanılabilecekleri şekilde oluşturursunuz. Başka bir şekilde kullanılamazlar. Tüm sistemin değiştirilmesi gerekiyor. Ne tür yasalarımız var ve Anayasa neden orada? Neden anayasal hükümlere aykırı kanunlar çıkarıyorsunuz? Tüm bunların değiştirilmesi gerekiyor.

Kaynak : https://scroll.in/article/1065448/gn-saibaba-interview-to-believe-in-humanity-social-progress-is-that-extremist

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu