DünyaGüncelMakaleler

ANALİZ | Avrupa’da yükselen Grevler; Sokakları Yangın Yerine Çevirdi!

Gelinen aşamada, Avrupa çapında, gelişen grev dalgası, önümüzde ki dönem daha da büyüyerek devam edecektir. Çünkü; emperyalistler sürekli bir kriz içindedirler.

İşçi sınıfı tarih sahnesine çıkmadan önce; üretici güçler, maruz kaldıkları ağır sömürü ve zor çalışma koşullarına karşı, tüm öfkesini üretim araçlarından alıyorlardı. Asıl sömürüyü üretim araçlarının yarattığını düşünüyorlardı. Ancak üretici güçlerde, hak ve özgürlük bilincinin gelişmesiyle birlikte; üretim araçlarının sömürü yoluyla ele geçiren, burjuvazi ya da (patronlar) olduğunu öğrendiler.
Oluşan bu bilinç sayesinde örgütlenen işçi sınıfı, ekonomik ve demokratik hakları için, mücadele etti. Kanlı mücadeleler sonucunda, ağır bedeller ödedi. Verilen bedeller neticesinde, emekçiler bazı hakları elde ettiler.
Ancak, tarihte zor mücadeleler sonucu, ağır bedeller ödenerek kazanılmış olan, ekonomik ve demokratik haklar, bugün kapitalist-emperyalist sistemin temsilcileri tarafından geri alınmak isteniyor. Bu nedenle, başta Fransa olmak üzere, Almanya, İngiltere, Belçika, Hollanda ve daha birçok AB ülkesinde, işçi ve emekçilerin grevleri dalga dalga yükseliyor. Fransa’da ikinci iktidar dönemini sürdüren, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, işbaşına gelir gelmez, tüm çalışan emekçilerin itiraz ve tepkilerine rağmen, “mezarda emeklilik” yasa tasarısını Cumhurbaşkanı kararnamesiyle, anti-demokratik bir biçimde yasallaştırdı.
Bu yasayla emeklilik yaşı 2 yıl daha uzatılarak, emeklilik yaşının 62’den 64’e çıkarıldı. Resmiyet kazanan bu anti-demokratik yasayla, çalışan kadınlarıda daha olumsuz etkileyecektir. Çalışan kadınlar, ödenen emeklilik prim katsayısı tamamlayanların, 64 yaşında emekli olabilirken, bu koşullu yerine getiremeyenler ise, 67’sinde yaş haddinden emekli olacaklar. Yani emekçi kadınlar, hamilelik ve doğum izinleri döneminden kaynaklı daha geç emekli olacaklar.
Böylece bu yasanın diğer önemli bir noktası da kadınlara dönük daha da adaletsiz ve ayrımcı bir yasa olarak geçti. Bu anlamda, Fransa’da “mezarda emeklilik” yasasına karşı, ezilenlerin öfkesi dinmiyor. Ülke çapında düzenlenen grev ve protestolar günbegün büyüyerek devam ediyor.
Paris, Nantes, Bordeaux, Rennes’de grevciler ile polis arasında, yer yer çatışmaların yaşanıyor. Ayrıca Fransa’nın kuzeyindeki Dunkirk’de bazı eylemcilerin petrol istasyonlarını bloke etmişler. Ve Paris’teki Charles de Gaulle Havalimanı’na giden yolları da bloke etikleri basında çıkan haberler arasında yer almaktadır.
Yine Almanya ulaşım sektöründe tarihinin en büyük grevlerinden birine hazırlanıyor. 26 Mart (Pazar) tüm ülke çapında, toplu taşıma ve ulaşım emekçileri, greve çıkacaklardır. Almanya’da şehir içi ve şehirler arası ulaşım ile havalimanlarında, 30 yıl önce haftalar süren iş bırakma, eyleminin ardından, tüm ülkede eş zamanlı bir grev yapılmıştı. 1992 yılında yapılan genel grevde, 100 binlerce kamu emekçisi işi bırakmıştı.
Önümüzde ki bu grevde, son yılın en büyük ve kapsamlı grevi olacaktır. 230 bin çalışanın olduğu ulaşım sektöründe, yükselen enflasyon ve hayat pahalılığına karşın, yüzde 10,5 ücret artışı talep edilmektedir. Ve geçtiğimiz günlerde, postane İşçileri de yüzde 15 ücretlere zam talebi için uyarı grevine gittiler.
Gelinen aşamada, Avrupa çapında, gelişen grev dalgası, önümüzde ki dönem daha da büyüyerek devam edecektir. Çünkü; emperyalistler sürekli bir kriz içindedirler. Geçmişte yaşanan mali krizi henüz atlatamamışlarken, yeni krizler peşi sıra geliyor. Yaşanan mevcut krizler neticesinde, emperyalistler hedefledikleri stratejik, coğrafyalar üzerinden, krizi atlatmanın bir yolu olarak savaşlara baş vuruyorlar.
Yaşanan tüm bu savaşların yükü de ezilen işçi ve emekçinin sırtına yükleniyor. Günümüzde Rusya-Ukrayna işgal savaşında olduğu gibi. İstinasız tüm AB ülkeleri, mevcut savaş için, Askeri bütçelerini iki hatta üç katına çıkaran ülkeler odu. Almanya ve Fransa bu ülkelerin başında geliyorlar. Savaş ve silah tekellerine 100 milyarlarca Euro ayıran emperyalistler, yükselen enflasyon ve hayat pahalılığına karşılık, çalışan emekçilerin, yüzde 10’luk gibi az bir ücret artış talebi bile karşılanmamaktadır.
Sonuç olarak; yaşanan bu mevcut durumun, ekonomik, politik ve sosyal olarak, faturası emekçi kesime yükleniyor. İçinde geçtiğimiz süreçte, sömürücü egemenler hem Corona dönemini hem de Rusya-Ukrayna savaşını fırsata çevirerek, sermayelerini üç kat artırdılar ve zenginleştiler. Ezilen halklar cephesinde ise, işsizlik arttı, yoksulluk derinleşti. Ama bu saldırılara karşıda her geçen gün kitlelerde muazzam bir öfkenin biriktiği açığa çıkıyor.
Bu anlamda, yanı başımızda gelişen kitle hareketlerini, işçi sınıfının hak mücadelesini, görmezden gelemeyiz. Bunun için bütün demokrasi güçleriyle birlikte, mücadeleyi yükselterek, biriken bu öfkenin bir halkası olmalıyız.
Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu