Güncel

Cumartesi Anneleri: 90’ların vahşet simgelerini yeniden dolaşıma sokarak yaralarımızı tetiklemeyin

Cumartesi Anneleri/İnsanları eylemlerinin 938’inci haftasında yapılan açıklamada, AKP’nin Hizbullah’ın devamcısı Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) ile yaptığı ittifak görüşmelerine ilişkin olarak, “1990’ların vahşet simgelerini yeniden dolaşıma sokarak yaralarımızı, travmalarımızı tetiklemeyin” denildi.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 938’inci haftasında, AKP’nin Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) ile yaptığı ittifak görüşmelerine tepki gösterdi. Konuya ilişkin sosyal medya üzerinden yapılan açıklamada, basın metnini 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Jiyan Tosun okudu.

Geçmişin karanlığı ile topluma gözdağı vermekten vazgeçin diyen Tosun, “Geçtiğimiz günlerde topluma faili belli cinayetler ve zorla kaybetmelerle özdeşleşmiş JİTEM üzerinden verilen mesajdan sonra şimdi de adı 90’lı yıllardaki vahşet uygulamalarıyla anılan Hizbullah üzerinden mesaj veriliyor. Zira adı Hizbullah ile anılan HÜDA PAR yetkilileri, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin daveti ile Cumhur İttifakı’nı desteklemek üzere görüşmelere başladıklarını açıkladı” ifadelerini kaydetti.

‘Hizbullah, HÜDA PAR adı altında partileşti’

Hizbullah’ın HÜDA PAR adı altında partileştiğinin altını çizen Tosun, Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar mahkemede yaptığı savunmasında, işledikleri cinayetleri Allah’ın yardımıyla yaptıklarını, faaliyetleri ile asker ve polisin sevgisini kazandıklarını söylemişti. Peki asker ve polisin sevgisini kazanmalarını sağlayan bu faaliyetler nelerdi? Ahlaksız olarak damgaladıkları pantolon veya kısa etek giyinen kadınların yüzüne kezzap atmak. Kürt siyasetçileri, imamları, gazetecileri, emniyet mensuplarını herkesin gözü önünde sokak ortasında öldürmek. Politik ya da inançsal aidiyetleri nedeniyle köylüleri, kendilerine tabi olmayı reddeden İslamî yapıların önderlerini kaçırdıktan sonra en vahşi yöntemlerle öldürüp bedenlerini yok etmek. Domuz bağı gibi vahşette sınır tanımayan işkence yöntemlerini kullanmak. Susurluk sonrası artık işlevini tamamlamış olduğu düşünülen Hizbullah’ın tasfiyesi gündeme geldi. 2000 yılında yapılan polis operasyonları ile işledikleri suçlar gözler önüne serildi. Tanık oldukları karşısında dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ‘Ne filmlerde ne kitaplarda böyle bir vahşeti gördük, duyduk’ dedi” ifadelerini kaydetti.

‘90’ların vahşet simgelerini yeniden dolaşıma sokarak yaralarımızı, travmalarımızı tetiklemeyin’

Tosun açıklamanın devamında şunları kaydetti:

“Kayıp yakınlarının Galatasaray’da, Diyarbakır Koşuyolu’nda, Batman Gülistan Caddesi’nde fotoğraflarını taşıdığı çok sayıda insan Hizbullah tarafından, güvenlik güçlerinin göz yumması, yol vermesi sonucunda zorla kaçırılarak kaybedildiler.

Bu yüzden Hizbullah bizim için zorla kaybetmeler demek. Yeraltı sorgu evleri, sorgu köyleri demek. Domuz bağı gibi vahşi yöntemlerle yapılan işkence demek. Kendisi gibi olmayana ölüm demek. Kısacası kan demek, vahşet demek.

  1. haftamızda iktidara sesleniyoruz: Yapmayın, seçim hesaplarınız için 90’ların vahşet simgelerini yeniden dolaşıma sokarak yaralarımızı, travmalarımızı tetiklemeyin… Tüm toplumsal yaralarımızın sarılması için, demokrasiye, insan haklarına, eşitliğe, özgürlüğe, huzur ve refaha ihtiyacımız var. Zerresine hasret kaldığımız adalete ihtiyacımız var. Hukukun üstünlüğüne dayanan bir ülkeye ihtiyacımız var. Özgür ve adil bir seçim sürecine ihtiyacımız var. Artık yeter! Geçmişin karanlığı ile topluma gözdağı vermekten vazgeçin.

Biz özgür, eşit ve adil bir ülke talebiyle mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Evlatlarımızı kaybedenleri ve kaybedenleri sahiplenenleri unutmayacağız.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu