GüncelMakaleler

DENEGÊ AZADÎ | Özgürlük Yolcuları Her Eşiği Aşar!

"AKP/MHP faşist iktidarı, Rojava’da esasta hava saldırılarıyla suikastlar düzenleyerek ve bunun propagandası üzerinden “terörle mücadele” argümanını canlı tutmaya çalışıyor. Özellikle seçimler yaklaştıkça Rojava’ya hava saldırılarında daha fazla artış olacağını öngörmek gerekiyor."

Yaşanan deprem felaketinin ardından ülkenin siyasi atmosferi giderek daha fazla seçim eksenli ilerliyor. Zaman daraldıkça gündemin seçimlere paralel daha fazla ısınacağı aşikar. Seçim takvimi işlemeye devam ededursun seçimin Ortadoğu’ya yansımalarını analistler çeşitli olasılıkları hesaba katarak farklı şekillerde yorumlamaya çalışıyorlar. Türkiye’deki seçimleri sadece bölge uzmanları değerlendirmiyor. Özellikle Suriye ve Rojava’da yaşayan bölge halkının gündeminde de Türkiye’deki seçimler var.

Türk devletinin AKP/MHP eliyle geliştirdiği Ortadoğu politikasının sonuçlarını bölge halkı yakından biliyor. Suriye ve Rojava’da Türk devletinin işgal ettiği bölgelerde izlemiş olduğu ilhakçı politikalar sayesinde milyonlarca insan kendi ülkelerinde mülteci pozisyonuna getirildi. Yine aynı şekilde milyonlarca insan ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Üç buçuk milyonu kayıtlı olmak üzere beş milyona yakın Suriye ve Rojavalı Türkiye’de mülteci pozisyonunda yaşamak zorunda bırakıldı. Ayrıca Türk devletinin çetelere vermiş olduğu destek, bu çetelerin bölgede halka yönelik gerçekleştirdiği saldırılar bölge halkı tarafından iyi biliniyor. Tüm bu açılardan bakıldığında Türkiye’deki seçimlerin özellikle Suriye’de benzer sıcaklıkta takip edilmesi anlaşılır bir hale geliyor. Burada dikkat çeken husus, Türk devletine karşı gelişen tepkinin özellikle R.T.Erdoğan ve AKP nezdinde sabitlenmiş olmasıdır. Bölgede yaşananların sebebinin Erdoğan olduğu düşüncesi oldukça ağır basıyor. Denilebilinir ki, bölgenin en meşhur faşist diktatörü olarak Erdoğan hak ettiği bir üne sahip!

Bununla beraber Suriye’nin geleceğine dair Rusya’nın ev sahipliğinde dört ülkenin (Rusya, İran, Türkiye ve Suriye) üst düzey diplomatları eliyle gerçekleşen toplantıdan da bir sonuç çıkmadı. Devlet başkanları düzeyinde gerçekleşen görüşmelerde Suriye’nin Türk devletinin işgal ettiği topraklardan çekilmesi şartını ileri sürmesinden sonra yapılan görüşmelerin teknik sorunlardan kaynaklı ertelendiği duyurulmuştu. Diplomat düzeyinde gerçekleşen görüşmelerde de temel sorunlarda ortaklaşamadıkları görülüyor.

Mevcut işgal durumu devam ettiği sürece tarafların ortak bir zeminde buluşabilmeleri zor görünüyor. Burada dikkatle altı çizilmesi gereken husus, yapılan görüşmeleri Rusya’nın kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirme ve yönlendirmeye çalışılmasıdır. Bu anlamda Rus emperyalizminin bölgesel çıkarları yapılan toplantıların gidişatını belirleyen bir yerde duruyor. Yapılan görüşmelerde Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimin dışında tutulması görüşmenin temel handikaplarından bir tanesi. Aynı günlerde ABD Genelkurmay başkanının İsrail’in ardından Rojava’yı ziyaret etmesi QSD bünyesinde askeri akademi açacaklarını beyan etmesi ve devamında Suriye’den çekilmeyeceklerinin açıklamasını yapması dikkat çekici bir yerde durmaktadır. Zira ABD de bölgedeki varlığının devamı için gerekli gördüğü adımları atmaya çalışıyor. Fakat Suriye’deki gelişmelerin önemli ölçüde Rusya’nın kontrolünde ilerlediğini belirtmekte fayda vardır.

Bu masadan Erdoğan’ın kendi lehine kullanabileceği argümanlarla kalkması önemli seçim yatırımları arasında yer alıyordu. Denilebilinir ki, Esad da Erdoğan’ın bu hamlesini gördüğü için süreci seçimler sonrasına kadar sürüncemede bırakması kendi çıkarları açısından daha doğru görmektedir. Bu görüş üzerinde analizlerin birçoğu ortaklaşıyor. Türk devletinin İdlip’te verdiği sözleri tutmaması hem Rusya hem de Suriye tarafından güven sorununu derinleştirmiş ve daha temkinli hareket etmelerine yol açmıştır.

AKP-MHP’nin seçim çalışması: Gerilla alanlarına saldırı!

AKP/MHP faşist iktidarı, Rojava’da esasta hava saldırılarıyla suikastlar düzenleyerek ve bunun propagandası üzerinden “terörle mücadele” argümanını canlı tutmaya çalışıyor. Özellikle seçimler yaklaştıkça Rojava’ya hava saldırılarında daha fazla artış olacağını öngörmek gerekiyor. Bilindiği gibi Kobanê üzerinden karadan yeni bir işgal harekatı başlatılmak istenmiş fakat hem Rusya’dan hem de ABD’den gerekli icazeti alamamıştı. Bunun üzerinden hava saldırılarını yoğunlaştırarak buradan doğru sonuç almaya ve ülke gündemini “terör” ekseninde tutmaya özel bir önem vermeye çalışıyorlar. Önümüzdeki günlerde de bu konsept devam ettirileceğe benziyor.

Süleymaniye Uluslararası Hava Limanı’nda içinde ABD askerlerinin de olduğu QSD genel komutanlık üyesi Mazlum Abdi’ye yönelik gerçekleşen saldırı bunun en bariz örneğini oluşturuyor. Son haftalarda Rojava sahasında keşif ve savaş uçağı trafiğinin artması seçimler yaklaştıkça yoğun saldırıların yaşanacağının işareti olarak okunabilir.

Benzer durum gerilla alanları içinde geçerli. Kara işgal harekatlarında istediği sonucu almakta zorlanan Türk devleti, çareyi kimyasal silahların kullanımında bulmuştu. İki yıldan fazla bir süredir Medya Savunma Alanları’nın bir bölümü Türk devletinin işgali altında bulunuyor. Türk devletinin otuz kilometre derinliğinde tampon bölge oluşturma çabası Irak Kürdistanı için de geçerli bir durum. Son yıllarda özellikle askeri harekat düzenlediği alanlara yerleşme gibi bir strateji izliyor. Fakat gerillanın geliştirmiş olduğu tünel savaşı ve etkin vur-kaç taktiği ile Türk ordusu bir bütün istediğini elde etmekte zorlanmaktadır. Bölgenin geneline hakim olamasa bile belirli tepeleri tutarak buralara kalıcı olarak yerleşmek istemektedir.

Denilebilir ki sonbahar ve kış ayları boyunca savaş alanlarında inisiyatif genel olarak gerillanın elindeydi. Türk devleti hava saldırılarıyla mevcut pozisyonunu korumaya çalışıyordu. Baharın gelmesiyle birlikte gerilla alanlarının hareketleneceğini öngörmek gerekir. Bu seneki hareketliğin diğer yıllardan farklı olarak daha fazla seçim propagandasına dönüştürüleceği aşikar. AKP/MHP kliğinin seçim propaganda “afişlerinde” Rojava ile birlikte gerilla alanlarına yönelik saldırıları özel bir yer tutuyor. Bu açıdan propagandaya dayalı askeri işgal operasyon başlatma ihtimalleri oldukça yüksek.

Kürt ulusal hareketinin son iki yıldır özellikle açıktan belirttiği şekliyle seçim ve seçim sonrasına kadar elde edilen kazanımları korumak ve mevcut statükoyu seçim sonrasına taşımak şeklinde bir taktikle süreci örgütlediklerini belirtmekte fayda vardır. Taktik saldırılarla ama esasta savunma pozisyonunda kalarak elde olan kazanımları korumaya çalışmıştır. Savaşın özellikle medya savunma alanlarına kadar gerilemesi ile artık bıçağın kemiğe dayandığı bir aşamada bu taktik izleniyor. Yani izlenen bu politikanın bu şartlarda anlaşılması gereken bir yanı bulunmaktadır. Medya savunma alanlarındaki savaş, tarihi öneme sahip belirleyici bir mücadeledir. Burada her iki taraf açısından da sonuçlar önümüzdeki yılların kaderini belirleyecektir.

Türkiye’de AKP/MHP ve onun faşist şefi Erdoğan ne kadar teşhir olmuşsa belki daha fazla olarak Ortadoğu’da Erdoğan istenmeyen kişi olarak anılıyor. Ortadoğu halkları Türk devletinin bölgedeki işgalciliğine son verdiğinde kendi topraklarında özgürlüğe giden yolda önemli bir eşiği aşacaklarının bilincindedirler.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu