Makaleler

TC devletinin ekonomik ve siyasal çıkmazı olarak bütçe açığı

Hakim sınıfların imtiyazları doğrultusunda ileri sürdükleri politikalar emekçilerin belini bükmeye devam ediyor. Emperyalist kapitalist krizin başladığı 2008’den bu yana birçok ülkede savaş, yağma ve talan durmaksızın devam ederken bunun faturası emekçilere kesilmektedir. Aşırı kar hırsı kapsamında yağma ve talan artırılırken bu yöntemin kendisine çözüm yolu olduğunu düşünen emperyalist-kapitalistler işçi ve emekçilerin, ezilen ulusların, çeşitli inanç ve milliyetlerin, cinsiyetlerin öfkesini perçinlemektedir.

Ülkemiz açısından bu durum farklı değildir. TC devletinin dış politikasına bağlı olarak şekillenen iç politikada ciddi bir kriz baş göstermektedir. Artık dış politikadan farklı okuyamayacağımız iç politikada yağma, talan, imha ve inkar hat safhaya çıkarılmış, yaşam alanları daraltılmıştır. Bu saldırı furyası kaçınılmaz olarak ülkenin bütçe yapısına da yansımaktadır. 2018’in ilk üç ayı içinde ortaya çıkan bütçe verileri TC devletinin nasıl bir yağma ve talan içinde olduğunu gösteriyor.

Açlığa mahkum edilen halk kitlelerinin hali ve ahvali ortadayken harcama yetkisi Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık’ta olan örtülü ödenekten sadece bu yılın ilk üç ayında 544.3 milyon lira harcandı. Bu harcama içinde ise ortaya çıkan açık ise yine ilk 3 ayın sonunda 20 milyar 422 milyon liraya çıktı. Örtülü ödenekten sadece mart ayında harcanan para, 209 milyon 775 bin lirayı buldu. Bu paranın 209 milyon 66 bin lirası gizli mal ve hizmet alımlarına, 709 bin lirası yatırım amaçlı gizli harcamalara kullanıldı. Şubat ayında da örtülü ödenekten 170 milyon 604 bin lira harcanmıştı. Gizli hizmetler için ocak ayında 163.9 milyon lira, bu yılın ilk 3 ayında ise toplam 544 milyon 280 bin lira harcama yapıldı.

Açık bir yolsuzluk olan ancak yasal bir mevzuat içinde tanımlanan bu tablo devlet sermayesinin tükendiğini ve mevcut dış politikaya bağlı olarak yapılan harcamaların faturasının emekçilere kesildiğini göstermektedir. Halk kitlelerin refahiyyetine dair bütçe açıklanmazken, işçi sınıfı açlığa ve yoksulluğa mahkum edilirken, yılda bir açıklanan ve hiçbir anlam ifade etmeyen asgari ücret zamlarına tamah ettirilirken devletin harcamaları dudak uçuklatır türden. Bu harcamaların büyük bir bölümü devletin araç, hizmet binası, uçak, gemi ve benzeri kiraladığı menkul ve gayrimenkullere ödediği kira bedelleridir. İlk 3 ayda devletin ödediği kiralama bedeli geçen yıla göre yüzde 18 oranında artarak 429 milyon liradan 507 milyon 410 bin liraya çıktı. Aynı dönemde kamu kurumlarının kiraladığı lüks hizmet binaları için bina sahiplerine ödenen kira tutarı ise yüzde 34 artarak 169 milyon liradan 226.5 milyon liraya ulaştı. 2017 yılında sadece mart ayında kamu kurumlarının kullandığı kiralık lüks hizmet binalarına 57 milyon lira kira ödemişti. Bu yılın mart ayında ödenen kira ise 82 milyon lirayı aşmış durumdadır. Bu veriler, devletin sadece hizmet binası için ödediği aylık kira bedelinin yüzde 44 arttığını gösteriyor.

Dış politikanın ağır faturası emekçilere

Dış politikada savaşa girmek o ülke için içeride ekonomik ve siyasal bir istikrarın sağlanmasını şart koşar. Çünkü iç politikada ekonominin ve siyasetin varlığı onun “geri cephesi”dir. Ancak TC açısından bu durumu incelediğimizde içerde tahakkümü ile kan dökmeye, imha ve inkarı perçinlemeye devam eden bir OHAL görmekteyiz. En ufak sesin dahi bastırılarak tutsak edildiği bir süreçte bu ekonomik verilerin TC devletinin aslında korkusunu manipüle ettiğini ve krizinin derinleştiğini göstermektedir. Özellikle Efrin’in işgali kapsamında yapılan askeri harcamalar halk kitlelerinin daha fazla sömürülmesine neden olmuştur. Bu sömürü karşısında ortaya çıkan öfke ise OHAL ile bastırılmak istenmektedir. Efrin’in işgali kapsamında ortaya çıkan harcamalara baktığımızda Ocak ayında 93.5 milyon lira olan askeri harcamalar, şubatta 135.8 milyon liraya, martta ise 371 milyon liraya çıktı. Askeri harcamalara bu yılın ilk 3 ayında yapılan toplam harcama 601 milyon 129 bin lirayı buldu. Bu harcamanın 210 milyon lirası askeri amaçlı mühimmat alımında kullanıldı. Mühimmatın yaklaşık 140 milyon lirası mart ayında satın alındı.

İşte bu ağır faturanın bir sonucu olarak daralan ekonomik veriler ciddi bir siyasal krizi de ortaya koymaktadır. ABD ve Rusya ile ilişkilerinde çıkmazda olan TC devleti esas olarak sürecin kızışmasına bağlı olarak daha büyük bir çıkmazda kendini bulacaktır. Bundandır ki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin önerdiği ancak Erdoğan’ın daha erken bir tarihe çektiği seçimler AKP’nin giderek bir çıkmaza dönüşen ekonomik ve siyasal krizden kurtulmak için bir can simidine dönüşmüştür. Bu krizlerini ölümcül kılmak ise  mevcut sürece hazırlıklı olmak ve mayalanan öfkeyi örgütleyerek büyütmek önemli bir görevdir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu