21 Mayıs’ta Hizbullah Direniş hareketinden yüzlerce savaşçı Lübnan’ın güneyindeki Jezzine bölgesinin bir köyü olan Aramta’da askeri tatbikata katıldı.
Lübnan’dan, Orta Doğu’dan ve uluslararası alandan çok sayıda gazeteci, Hizbullah’ın bazı gelişmiş askeri teçhizatlarının yer aldığı ve tatbikat boyunca gerçek mühimmatların kullanıldığı bu eşi benzeri görülmemiş etkinliği izlemek üzere davet edildi.
Ancak öne çıkan silahlar arasında Hizbullah’ın sahip olduğu ve İsrail’in en çok korktuğu hassas roketler yoktu.
Bu tatbikatlar diğerlerine benzemiyor. Bu nedenle İsrail medyası olayı fark etmiş, anlamını ve zamanlamasını saatlerce tartıştı.
Hizbullah aslında Tel Aviv’e açık bir mesaj göndermeyi amaçladığı için İsrail bunu dikkate almakta haklıdır. Peki ama bu mesaj nedir?
Zamanlama
Bu tatbikatların zamanlaması, İsrail’in Gazze’ye açtığı savaştan ve kuşatma altındaki Şerit’te İslami Cihad’ın önde gelen askeri komutanlarının öldürülmesinden kısa bir süre sonra gerçekleşmesi bakımından önemlidir.
İslami Cihad Hizbullah’ın yakın müttefiki ve her ikisi de İran’ın yakın müttefiki. Hizbullah İsrail’e, müttefiklerine yönelik herhangi bir saldırının kendisine yönelik bir saldırı olarak kabul edileceğini söylemek istiyor.
Aynı mesaj savaş sırasında Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah tarafından da iletilmişti.
Tatbikatlar aynı zamanda Hizbullah’ın önderliğindeki sert direnişin ardından İsrail’in Lübnan işgaline son vermesinin 23. yıldönümünü anmak için de zamanlandı.
Konum
Hizbullah’ın askeri tatbikatı, çok sayıda yerel ve uluslararası gazetecinin önünde kamuoyu önünde yapılan türünün ilk örneğiydi.
Bu cüretkâr hareket aynı zamanda Hizbullah’ın sadece Lübnan topraklarında değil, İsrail’in kendisinde de İsrail’e karşı koymaya hazır olduğunu göstermeyi amaçlıyordu.
Eğitim alanında bulunan İsrail bayraklarının sayısı göz önüne alındığında bu son iddia kolaylıkla doğrulanabilir. Bu bayraklar, Hizbullah’ın tatbikatlarının savunma değil saldırı amaçlı olduğunu ifade etmektedir.
Çeşitli askeri uzmanların da teyit ettiği üzere, bu durum operasyonların tarzında da kendini göstermiştir.
Tatbikatlar için seçilen isim daha büyük bir hikaye anlatmaktadır.
İsimlendirme
Tatbikatların adı olan Sana’bur, Arap Direnişinin işgal altındaki Filistin’e geçişine bir gönderme olarak ‘geçeceğiz’ anlamına gelmektedir. Bu da Lübnan Direnişi’nin artık kendisini Lübnan’ın savunucuları olarak değil, Arap dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Filistin’in kurtuluşunu hedefleyen daha büyük bir direniş hareketinin parçası olarak gördüğü anlamına geliyor.
Bu dil, gerek Lübnan’da gerekse bölgenin başka yerlerinde Filistin’e ilişkin hızla değişen söylemin bir parçasıdır.
‘Wahdat al-Sahat’
Kabaca ‘savaş meydanlarının birliği’ olarak tercüme edilebilecek Vahdet-i Şat, Ortadoğu’daki çeşitli Direniş hareketlerinin siyasi söylemlerine hakim olan nispeten yeni bir terim.
Bu terim Hizbullah sempatizanı entelektüeller ve gazeteciler tarafından, özellikle de Hizbullah’ın son askeri tatbikatlarını haberleştirirken ya da yorumlarken defalarca kullanıldı.
İsrailli haber analistleri bile Hizbullah’ın İsrail’e yönelik son mesajlarına ilişkin analizlerinde Vahdet el-Sahat terimini kullanmaktadır.
Çeşitli askeri uzmanların da teyit ettiği üzere, bu durum operasyonların tarzında da kendini göstermiştir.
Tatbikatlar için seçilen isim daha büyük bir hikaye anlatmaktadır.
İsrail, Filistinlilerin, Lübnanlıların ve bölgedeki diğer Direniş gruplarının, İsrail işgaline ve İsrail’in bölgedeki saldırgan politikalarına karşı olan tüm hareket ve grupların daha geniş gündemine hizmet etmek için eylemlerini koordine etmeye başlamasından korkuyor.
Bu birliktelik uzun yıllardır ilk kez Filistin’de sergileniyor.
Hizbullah ve diğerleri de bu birlik ivmesinin bir parçası olmaya hevesli.
(The Palestine Chronicle’ten çevrilmiştir. Fotoğraflar aynı siteden alınmıştır)
