GüncelMakaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | 14 Mayıs Geçti, 28 Mayıs da Geçecek! Mücadele Her Alanda Devam Edecek!

Seçimlerin cumhurbaşkanlığı adaylığı yarışında AKP-MHP iktidarı kampanyaları boyunca söylemlerinin üçte birini “güvenlik”, üçte birini “milliyetçilik-ırkçılık” ve üçte birini de “LGBT’cilik üzerine kurarak en yüksek oyu aldı.

Ölüm-kalım, varlık-yokluk savaşı, en kritik seçimler vb. tabirlerle tanımlanan 14 Mayıs’ı nihayet geride bıraktık. Yirmi bir yıllık AKP iktidarından kurtulmak için “Millet İttifakı’na” sarılarak bir “umut” besleyenlerin yaşadığı “hayal kırıklığı” ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalmasıyla birlikte bir süre daha bu atmosferden çıkamayacağız gibi görünüyor.

Katılım oranındaki yükselişi (2018’e kıyasla yüzde 2 buçukluk bir artış) “sisteme yönelik umuttaki” artıştan çok yirmi bir yıllık AKP iktidarının ülke nüfusunun yarısından fazlasında yarattığı öfkenin, yorgunluğun, bıkkınlığın yansıması olarak okumak daha rasyonel görünüyor.

Özellikle sokakta bu okumayı doğrulayan oldukça fazla veri mevcut. Seçimleri AKP’nin yarattığı sistemden kurtuluştan çok “biraz nefes almak” olarak tarif eden geniş bir kesim var(dı). Popüler söylemle “cehennemin kapılarının kapatılacağı” ama hangi kapının açılacağının boş bırakıldığı bir iddia söz konusuydu.

Seçimlerin cumhurbaşkanlığı adaylığı yarışında AKP-MHP iktidarı kampanyaları boyunca söylemlerinin üçte birini “güvenlik”, üçte birini “milliyetçilik-ırkçılık” ve üçte birini de “LGBT’cilik üzerine kurarak en yüksek oyu aldı.

Buna kadın adaylarının dahi gölgesiyle seçim kampanyası yürüten, İstanbul Sözleşmesi’nden “kurtuluşlarının” şevkiyle 2684 sayılı yasaya karşı nefes almadan anti-propaganda yapan, tescilli kadın ve LGBTİ+ düşmanları Yeniden Refah ve hizbukontra artığı HÜDAPAR da eklenince tablo tamamlanmış oldu.

Bugün hem ırkçılık-milliyetçilik hem de kadın-LGBTİ+ düşmanlığı açısından en “karanlık” en “gerici” meclis bileşeni yorumları yapılıyor. Ama diğer yandan (MHP hariç) tüm partilerin kadın milletvekili sayılarının yükseldiğini de görüyoruz. Kadın milletvekillerini Yeşil Sol Parti 23’ten 30’a, CHP 18’den 30’a, İyi Parti 2’den 6’ya ve hatta AKP 49’dan 50’ye çıkarmış 14 Mayıs seçimlerinin resmi olmayan sonuçlarına göre.

Yıllardır üzerine basa basa söylediğimiz, Meclis’in yüzde yirmisini değil, 80’ini kadınlardan oluştursanız ne fark eder? Bu yüzdelik oran, elbette önemlidir ama sadece toplumsal cinsiyet ve fırsat eşitliği gibi konulardaki açı farkının büyüklüğünü göstermesi bakımından.

Zira meclise giren o kadınlar, erkek dünyasının ve sermayenin-egemenlerin temsilcileri olduktan, hatta daha da ileri gidelim o meclis, ataerkil düzenin ve egemen sınıfların meclisi olduktan sonra bu bileşenden kadın ve LGBTİ+ların özgürlüğüne ve kurtuluşuna dair bir şey beklemek mümkün değildir. Düşünün bir, bu yüzde 20 içinde Derya Yanıklar, Özlem Zenginler, 2010 yılında bakanken “Eşcinsellik hastalıktır” diyen Selma Aliye Kavaflar gibi niceleri var…

Yirmi bir yıllık AKP iktidarından zulüm, yoksullaşma, geleceksizlik, şiddet vb. görmüş bir halkın ve bunlardan kurtulmak için “yılana” sarılmasının anlaşılır bir yanı vardır. Bizlerin ise zulüm, yoksulluk, geleceksizlik ve şiddetten kurtulmanın, yani sınıfsız-sınırsız-sömürüsüz bir dünyaya giden yolu gösterme zorunluluğumuz ve sorumluluğumuz var. Bu sistemi karşımıza almadan, bu sistemin kanallarının dışına çıkmadan, dipteki dalganın burjuva siyaset köpükleri arasında boğulmasını engellemeden bu dünyaya ulaşmak mümkün değil.

Nihayetinde 14 Mayıs geçti, 28 Mayıs da geçecek. Sandıklar kapanacak, oylar sayılacak, “kazanan” belli olacak ama dün ve bugün olduğu gibi tüm kadın ve LGBTİ+ düşmanlarını ataerkil sistemleriyle birlikte tarihe gömecek olan mücadele ve dayanışma her alanda devam edecek!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu