GüncelMakalelerPusula

PUSULA | Siyasal İktidara Giden Yol Devrimci Şiddetten Geçer

"Bu evrensel ilke reformistlerin, tüm anti- MLM düşmanlarının saldırılarına rağmen bugün de geçerliliğini koruyor. 20. yüzyılda proletarya adına kazanılan tüm mevzilerin temelinde doğru politikaların yön verdiği bu direniş ve savaş çizgisi vardır."

Emperyalist-kapitalist sistemin hüküm sürdüğü bir dünyada, emperyalist işgaller, baskı, sömürü ve zulüm politikaları kaçınılmazdır. Bu saldırgan ve karşı devrimci şiddettin alt edilmesi ancak sınıf savaşımıyla, devrimci şiddetle mümkün olabilir. “Şiddet şiddeti doğurur” veya “baskılar direnmeye yol açar” söylemleri bu tarihsel tecrübenin ürünüdür. Dolayısıyla her kim ki, siyasal iktidar mücadelesinden söz ediyorsa, iktidara giden yolun devrimci şiddetten geçtiği gerçeğini kabul etmesi ve bu uğurda mücadele etmesi gerekir. “Zor”u yadsımak, yığınların dikkatini esas olarak sistem içi mücadeleye yöneltmek, sınıf devrimcilerinin değil reformistlerin işidir. Elbette ki sınıf devrimcileri de reformlar uğruna mücadele ederler ama bu yönlü tüm taktiklerini siyasal iktidar mücadelesi perspektifiyle ele alırlar. Siyasal iktidar perspektifinden kopmuş, ufku sistem içi reformlara, barışçıl mücadele biçimlerine kilitlenmiş bir anlayış, devrimi örgütleyemez. Kadro ve militanlarını zor düşünüş tarzına göre şekillendiremez. Bu bir niyet sorunu değildir, bu sınıf savaşımının yasalarını doğru bir temelde kavrama sorunudur.

20. yüzyılda gerçekleşen proleter önderlikli tüm devrimlerin ideolojik, siyasal, örgütsel kuramcıları-yaratıcıları tam da bu gerçeğe işaret ettiler. Marx, Kapital’de “Zor, yeni bir topluma gebe her eski toplumun ebesidir” diyordu. Engels, “Proletarya, şiddete dayalı bir devrim olmaksızın politik iktidarı, yeni topluma açılan tek kapıyı, fethedemez” diyerek bu doğru anlayışı savunmaya devam etti. Lenin ve Mao da kendi ülkelerindeki devrimleri bu doğru çizgiyi izleyerek zaferle taçlandırdılar. Ne diyordu Lenin: “Burjuva devletin yerine proleter devleti geçirmek şiddete dayalı devrim olmadan olanaksızdır.” (Devlet ve Devrim) Ve devamla Mao, “İktidarın silah zoruyla ele geçirilmesi, meselenin savaşla halledilmesi, devrimin başlıca görevi ve en yüksek biçimidir. Bu Marksist–Leninist devrim ilkesi gerek Çin ve gerekse bütün diğer ülkeler için evrensel olarak geçerlidir.” (Savaş ve Strateji Meseleleri)

Bu evrensel ilke reformistlerin, tüm anti- MLM düşmanlarının saldırılarına rağmen bugün de geçerliliğini koruyor. 20. yüzyılda proletarya adına kazanılan tüm mevzilerin temelinde doğru politikaların yön verdiği bu direniş ve savaş çizgisi vardır. Daha sonraki süreçlerde yarım kalan tüm devrimlerde gerillanın, halkın kahramanca direnişi sayesinde büyük kuvvetlere ulaştılar. Evet sınıf savaşımında yaşanan yenilgilerin, başarısızlıkların temelinde yanlış politikalar vardır. Bu yanlış politikaları her daim sorgulamak proleter devrimcilerin görevidir.

Keza enternasyonal proletaryanın kaybettiği mevzilerden, yarım kalan devrimlerinden hareketle, devrimin imkansızlığını savunan, devrimci şiddeti “terörizm” ya da “tarihsel miadını” doldurduğunu ifade eden herkes objektif olarak mevcut burjuva egemenlik sisteminin sürmesinden yanadır. Yine bu anlayış sahipleri esas olarak işçilere, emekçilere, Kürt ulusuna, kadınlara … kısacası baskı altında olan ve özgürlük arayışını sürdüren herkese kurtuluş reçetesi olarak sistem içinde mücadele etme perspektifini sunmaktalar. Hiç kuşkusuz bu hesap yanlıştır. Halkımız bu yanlış hesabı sonuçlardan hareketle de olsa, yaratılan “Kara oğlan (Bülent Ecevit) efsanesinde” gördü. Ve yine halkımız birçok burjuva partisinin hakim sınıfların çıkarları için her türlü gayrı insani uygulamalarına tanıklık etti-etmeye de devam ediyor.

Elbette ki bugün AKP-MHP iktidarına karşı oluşan tepki haklı ve meşrudur. Bu iktidar kadınlara, LGBTİ+lara düşmandır. Bu iktidar, Kürt ulusuna, azınlık milliyetlere, işçilere, emekçilere düşmandır. Dolayısıyla bu iktidarı teşhir etmek, halkın öfkesinin hedefine oturtmak yanlış değil, doğru bir politikadır. Yanlış olan bu burjuva kliğine karşı bir başka burjuva kliğini ehveni-şer olarak göstermektir. Diğer bir anlatımla “Cumhur İttifakı’nın” alternatifi “Millet İttifakı” değildir. Doğru olan bu sisteme karşı oluşan yığınların öfkesini parlamento koridorlarına değil, sistem dışı mücadelelere yöneltmektir.

Umutsuzluğa ve kötümserliğe yer yoktur. Demokrasi, bağımsızlık ve sosyalizm mücadelesini karartan her anlayışa, pratiğe karşı mücadele etmek proleter düşünüş tarzımızın bir gereğidir. Ve bizim için asıl olan enternasyonal proletaryanın mücadelesine hizmet edecek, onu geliştirecek devrimci pratiklerde yoğunlaşmaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu