GüncelMakaleler

SENTEZ | Suriye, TC, Rusya, İran: Ortak Operasyon Mümkün mü?

"Emperyalistlerle ve bölgedeki gerici ülkelerle yaptığı yeni anlaşma ve pazarlıklar kapsamında bir yandan Basra Körfezi’nden TC sınırına uzanacak yeni bir ticaret yolu anlaşması imzalarken diğer yandan bu yeni ticaret yolu için Irak Kürdistanı’ndaki gerillanın en büyük tehlike olduğuna dikkat çekiyor"

Seçimlerin ardından faşist Erdoğan rejiminin başta Rojava olmak üzere Kürt ulusal özgürlük hareketinin etkin olduğu bölgelere saldırılarını artırması bekleniyor. Seçim sürecinde AKP de CHP de propagandasını Suriyelilere yönelik nefreti körükleyecek söylemlerle sürdürmüştü.

Ancak faşist Erdoğan rejimi aynı zamanda Katar’la ortak yürüttüğü projeyle “1 milyon Suriyeliyi ülkelerine gönderme sözü” vererek somut bir adım atmış oldu. Seçimlerin sona ermesiyle birlikte ise Erdoğan’ın ve faşist ittifakının gözleri bir kez daha Rojava ve Suriye topraklarına döndü.

Geçtiğimiz haftalarda Moskova’da gerçekleştirilen ve sözde Suriye-Türkiye ilişkilerinde normalleşmeyi amaçlayan dörtlü toplantı sonrası alınan kararlarla ilgili net bir açıklama yapılmamıştı. Ancak bu sürecin ardından Rusya’nın 2016’da da gündeminde olan Qamişlo Havalimanı’nda ortak bir operasyon noktası kurulması kararı alındığına dair iddia basına sızdı. Söz konusu operasyon noktasının esas görevinin ise ABD ve QSD güçlerinin hareketlerini izlemek olduğu iddia edildi. Bu iddianın doğru olup olmadığına yönelik henüz somut bir bilgi elde edilemese de uzunca bir süredir faşist TC’nin suikast saldırılarıyla Rojava Devrimi’nin kadrolarına yönelik saldırı tarzıyla örtüşüyor.

Bu iddianın ortaya çıktığı günlerde İran Savunma Bakanlığı’ndan gelen açıklama da doğruluğunu destekler gibi görünüyor. İran Savunma Bakanlığı Uluslararası İlişkiler Yetkilisi Hamza Kalenderi’nin “Suriye hükümeti füze savunma ve hava savunma kabiliyetlerine sahip ancak Suriye çok çeşitli tehditlere tanık oluyor. Suriyeli kardeşlerimizle birlikte Suriye hava savunmasını çeşitli şekillerde güçlendirmeye çalıştığımızı açık ve aleni bir şekilde ilan ettik” sözleri, meselenin yalnızca İsrail’in son süreçte Şam’a yönelik saldırıları ile sınırlı olmadığını gösteriyor. İşbirliği ve desteğin bazı ekipmanların güncellenmesi, taktiksel değişikliklerin yanısıra ekipman ve silahlarda değişiklikler şeklinde olacağını açıklayan Kalenderi, sistemlerin türünün zamanla açıklanacağını belirtti. İran’ın kamikaze dronları Rusya tarafından Ukrayna savaşında da aktif biçimde kullanılmış ve birçok suikast bunlarla düzenlenmişti.

Bölgede değişen dengelerde pazarlık payını güçlendirerek yer edinen Erdoğan’ı ilk tebrik eden kişi, henüz resmi sonuçların açıklanmasını beklemeden Putin olmuştu. Ukrayna savaşında oynadığı rolle Rusya ile yeni pazarlıklara girişen Erdoğan’ın desteklediği çeteler seçime birkaç gün kala bir Rus albayı katletmesine rağmen Putin’in bu aceleciliği seçim sürecinde nasıl olduğu bilinmese de kimden en büyük desteği aldığını gösteriyor.

Seçimlerden daha birkaç önce İdlip’te Rus Özel Kuvvetleri’nden Albay Oleg Viktorovich, Erdoğan ile ilişkisi iyi bilinen HTŞ çeteleri tarafından hedef alınarak öldürüldü. Birkaç yıl öncesinin koşullarında böylesi bir olay büyük bir krize dönüşecekken “Öldüren TSK değil” diyerek geçiştirildi ve HTŞ’nin TC ile ilişkisi bilinmiyormuş gibi yapıldı. Bu konu Erdoğan-Putin arasındaki bir gerginliğe dönüşmeden kapatılırken çetelere yönelik zaten devam eden Rusya ve Suriye operasyonları ile yetinildi. Bu bölgeye yönelik operasyonlar sürerken Rusya’nın İdlib’in güneyindeki Cebel El-Zawiyye hattını savaş uçakları ile vurduğu görüntü medyaya servis edildi. Ertesi gün yani 27 Mayıs’ta ise Suriye rejimi aynı bölgede bulunan Ahsim kasabasını ağır toplarla hedef aldı.

 Esad rejimi için yeni mühimmat ikmali

Qamişlo Havalimanı’nda böylesi bir ortak operasyon noktası iddiasının ardından gerçekleşen bu saldırılar, çetelerle içinden bir türlü çıkamadığı ilişkilerinde de Erdoğan’ın ölümü gösterip sıtmaya razı eden pazarlık tarzıyla hareket ettiğini gösteriyor. Seçim sürecinde Erdoğan’a desteğini farklı biçimlerde gösteren Putin’in bu tercihi batılı emperyalistlerin de doğal olarak dikkatini çekti.

Bir zamanlar TC’nin AB’ye katılmasının tutkulu bir savunucusu olan Erdoğan’ın 20 yılı geçen iktidarı sürecinde yalnızca TC içerisinde devletin tüm kurumlarında iktidarlaşmadığı aynı zamanda emperyalistlerle pazarlıkta da yeni taktikler geliştirdiği bir gerçek. Özellikle son yıllarda lojistik ve askeri anlamda her türlü örgütlediği farklı çete gruplarıyla yerinden yurdundan ettiği Suriyeli sığınmacı ve göçmenleri batı emperyalizmine karşı bir silah olarak kullanıyor. Aynı şekilde bu sığınmacı ve göçmenleri işgal ettiği Rojava topraklarında demografik yapıyı değiştirmek, kuzey ve güney arasındaki bağlantıyı bir “Arap Kemeri” ile kesmek için de kullanan Erdoğan, 2015 yılında barış süreci masasını devirmesinin ardından Kürt ulusal özgürlük hareketini ve kazanımlarını boğmak için askeri, diplomatik, mafyatik her türlü ilişkiyi geliştirmeye devam ediyor.

Emperyalistlerle ve bölgedeki gerici ülkelerle yaptığı yeni anlaşma ve pazarlıklar kapsamında bir yandan Basra Körfezi’nden TC sınırına uzanacak yeni bir ticaret yolu anlaşması imzalarken diğer yandan bu yeni ticaret yolu için Irak Kürdistanı’ndaki gerillanın en büyük tehlike olduğuna dikkat çekiyor. KDP ile yürüttüğü işbirliği çerçevesinde Semelka’da bulunan Paşxabur Sınır Kapısı’nı kapatarak Rojava’nın bütün bağlantılarını kesmeye çalışıyor.

Bu süreçte Demokratik Özerk Yönetim de Erdoğan öncülüğünde faşist TC devletinin bu politikaları karşısında karşı hamleler geliştirerek hem diplomasi hem de askeri anlamda işgal saldırılarına karşı hazırlıklarını güçlendiriyor. Başta Esad rejimi olmak üzere tüm kamuoyuna yaptıkları çağrı ile Erdoğan ve çetelerinin Suriye ve Rojava’da sürdürdüğü işgal saldırılarına ve neo-Osmanlıcı politikalarına karşı işbirliği çağrısı henüz somut bir cevap almamış olsa da Suriye rejiminin de Erdoğan ve çetelerinin Suriye’nin kuzeyindeki işgalinden rahatsız olduğu biliniyor. Diğer yandan ise işgalini kalıcılaştırmak için giriştiği projedeki ortağının Katar olması “Moskova’da gerçekleşen dörtlü görüşmeden gerçekten böylesi bir ortak operasyon noktası kurulabilir mi” sorusunu akla getiriyor. Çünkü Katar, Esad rejiminin Arap Birliği’nden çıkarılmasında aktif rol alan ülkelerden birisiydi ve Suriye’nin yeniden Arap Birliği’ne dönüşünde ise itiraz eden tek ülke olmuştu.

Suriye rejimi açısından Rusya ve İran’ın “ikna çabaları” ile bile olsa TC ile böylesi ortak bir operasyon noktası oluşturması bu anlamıyla oldukça zor görünüyor. Elini güçlendirmeye başlamış bir Esad rejiminin böylesi bir durumu Demokratik Özerk Yönetim’le pazarlık meselesi haline dönüştürmek için kullanacağı açık. Aynı zamanda bu operasyon noktası İran Savunma Bakanlığı’nın açıklamalarından da anlaşılacağı gibi Esad rejimi için yeni mühimmat ikmali anlamına da geliyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu