GüncelMakaleler

SENTEZ | Umudumuz ve Direncimiz Baki: Birlikte Değiştireceğiz! 

"İşçi sınıfının kendisiyle birlikte diğer tüm toplumsal sınıf ve tabakları kurtaracak ve özgürlüğe taşıyacak yegane sınıf olduğu gerçeğine daha fazla yaslanmaya; devrimci, demokratik alanda en geniş güçlerle bir araya daha fazla gelmeye, durmaya her zamankinden fazla ihtiyaç vardır"

Birinci ve ikinci turuyla, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde coğrafyamızın içinde bulunduğu siyasal panoramanın kabaca bir çıktısı alınmış oldu. Gerek parlamento gerekse de Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bu topraklarda emekçi sınıfların, düzenin ideolojik-siyasal ve kültürel hegemonyasıyla nasıl bir ilişki içinde olduğunu, düşünüş biçimlerini genel hatlarıyla ortaya koydu. Kuşkusuz aynı zamanda sistemle aralarındaki gerilimlere dair de önemli ipuçları verdi.

Hakim sınıfların, yönetsel anlamda AKP-MHP iktidarından kurtulması, vazgeçmesi için elde neredeyse hiçbir veri olmamasına, bu konuda dişe dokunur bir aksiyom yaşanmamasına rağmen özellikle muhalif sol güçlerde Erdoğan’ın gideceğine dair büyük bir beklenti ve umut gelişti.

Egemen sınıflar, rejimin izleyeceği istikamet, emperyalist efendilerle kurulacak ilişki vb. stratejik konularda derin ayrılıklara veyahut toplumun nasıl yönetileceğine dair bir anlaşmazlığa düştüğünde bunun sahada elbette somut bir karşılığı olur. Egemen sınıflar açısından, düzen partileri işlevsel olabildiği, rıza üretebildiği oranda gereklidir. Aksi durumda defteri kapatmak an meselesidir ki coğrafyamız bunun sayısız örneğiyle doludur. Egemen sınıfların gerek içeride gerekse de Ortadoğu’da ve uluslararası alanda izlediği politika, yaslandığı temel güçlerle arasında da esasa denk düşecek bir çelişki, çatışma söz konusu değildi. Özetle, ne iç ne de dış koşullar bir iktidar değişikliği için gerekli koşullara sahip değildi.

Bu tabloya rağmen Kılıçdaroğlu’nun arkasında yedeklenen sol ve yurtsever güçler eliyle, AKP-MHP iktidarından bıkan, düzenin açlık, yoksulluk ve sefalet getiren gerçekliğini gören ve değişim isteyen kesimlerin bu duygusu; milliyetçi, şoven, kadın ve LGBTİ+ düşmanlığıyla dolu bir havuza akıtıldı.

Nihayetinde 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri, dipte ezilen emekçi sınıfların duyduğu büyük hoşnutsuzluk ve öfkenin iki klik arasında bölüştürüldüğü ve bu vesileyle bir kez daha sistem içine akıtıldığı bir sürece ev sahipliği yaptı.

Ehven-i şer yerine bağımsız devrimci bir seçenek!

İşçi sınıfı ve emekçilerin, Kürt ulusunun, kadın ve LGBTİ+ların, Alevilerin özgürlük ve demokrasi isteyen tüm kesimlerin, değişim umudu ve isteği Kılıçdaroğlu’yla “Tek Adam Rejimi”nin değişeceğine dair şişirilen sahte hayallerle heba edildi.

2023 seçimleri, muhalif sol, ilerici ve yurtsever güçlerin, ideolojik ve siyasal alanda giderek düzen içileştiği, düzen partilerine yedeklenme adına dünden daha hızlı tepki verdikleri bir noktaya ulaşıldığını gösterdi. Muhalefet adına Erdoğan-AKP karşıtlığının bu güçlerde ve bu güçlerin etkileşim içinde olduğu toplumsal kesimlerde ne kadar derinleştiğini de göstermiş oldu. Bu durum devrimci, ilerici, yurtsever yapı, örgüt ve partilerde de karşılığını büyük oranda buldu.

Demokrasi, söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğü ve hak arama mücadelelerinde ibrenin, sokakta fili meşru bir mücadele çizgisinden giderek sandık ve parlamentoya kaydığı bir süreci yaşıyoruz. Bu tablonun bir yandan dünya ölçeğinde devrimci-komünist hareketin yaşadığı daralma ve krizle ilişkisi varken daha dar ölçekte ise 2015’ten bu yana yürürlüğe sokulan “Diz Çöktürme Konsepti”nin bir sonucu olarak görmek mümkün. Geldiğimiz aşamada, devrimcilik, solculuk, sosyalistlik kavramlarının içi önemli oranda deforme olmuş, ideolojik düzlemde ufku parlamenter mücadele ile kuşatılan bir muhalefet şekillenmiştir.

Bunun bir süreç ve egemen sınıfların adım adım ördüğü bir proje olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Devrimci, ilerici güçler olarak gerek ideolojik düzlemde gerekse de örgütsel alanda yaşadığımız gerileme, daralma ve zayıflamanın etkisi net bir şekilde görülmüştür. Devrimci örgüt ve partilerin, özellikle de burjuva iki aday dışında üçüncü (daha doğrusu üçüncü yol) yol seçeneğini tartışanların sesi bu hengâme ve gürültü arasında boğulmuştur.

Kürt ulusal özgürlük hareketinin Kılıçdaroğlu’nun kazandığı senaryoya dair yatırım ve beklentileri de boşa düşmüştür. Gelişmeler yurtsever hareketin iktidarın el değiştirmesi hususunda süreci doğru okuyamadığını göstermiştir. Kılıçdaroğlu’nun özellikle de ikinci turda Neo-Nazi Ümit Özdağ’la imzaladığı protokole rağmen destek tavrı isabetli olmamıştır. Kürt ulusu büyük oranda sandığa gitmişse de gerek parlamento gerekse de cumhurbaşkanlığı seçiminde sandığa gitmeyenlerin sayısındaki göreli düşüş bu politikaya dair rahatsızlığın ürünüdür.

Kürt ulusal hareketinin gerek “Kürdistani İttifakla” ve özellikle de Batı’da Emek ve Özgürlük İttifakı (EÖİ) ile geliştirdiği ortaklığın, hedeflenen noktada bir başarı yakalayamadığı açıktır. Özellikle EÖİ içinde Kürt hareketinin, TİP ile kurduğu ilişkinin biçimi, niteliği kitlede ciddi bir rahatsızlık yaratmıştır. Kürt hareketi süreci doğru bir şekilde yönetememiş, Batı’da reformist, liberal güçlerle ilişkilenmeyi esasa alan bir çizgi ve kendisi dışındaki devrimci güçlerle birlikte iş yapma adına pozitif bir tutum ortaya koymamıştır.

Öte yandan İç Anadolu ve Karadeniz’de AKP-MHP iktidarının, öncellerinden devraldığı kitleyi büyük oranda muhafaza ettiği ve büyüttüğünü kabul etmek gerekir. Vaatlerini gerçek kılmak adına düzen sınırları içinde göstermelik bile olsa rakibini zorlamak adına kılını kıpırdatmayan burjuva muhalefetin iktidarın tabanını etkilemesini veya değiştirmesini beklemek safdillik olacaktır. Nitekim sonuçlar da bu gerçeğe işaret etmiş, geniş kitleler iktidarın istikrar söylemine, buna ilişkin mikro düzeyde attığı adımlara, somut projelere kulak vermiştir. İktidarın büyük bir sefaletle karşı karşıya bıraktığı geniş kesimlerin bu yoksulluğunu ustaca yönettiğini ve yaşamlarında küçük de olsa iyileştirmeler yaptığını görmek gerekir.

Bu bahiste, alınan sonuç üzerinden tekrar ayyuka çıkan “size müstahak”, “Celladına aşık olma”, “makarna, soğanla satın alınma “vb. söylemlerin öteden beri Kemalist-Ulusalcı yaklaşımlarının bir sonucu olduğunu görmek gerekir. Bu yaklaşımın bir kesim sol muhalif kanatta da karşılık bulması, Kemalizm’in etkileriyle, onun elitist, liberal, aydınlanmacı, halk düşmanı karakteriyle ilgilidir. Kitlelerin verdiği her kararın açık ki bir nedeni vardır ki sorun bunu doğru analiz edip anlamaktadır.

 Değişim dinamiğini sınıf perspektifiyle değerlendirmeliyiz!

2023 seçimleri, iktidarın Türk milliyetçiliği, Kürt düşmanlığı, kadın ve LGBTİ+ nefretiyle yarışarak demokrasi ve özgürlük adına bir değişimin sağlanamayacağını anlatıyor. Açık ki bu başlıklarda aslı varken kimse fotokopisiyle ilgilenmeyecektir. İktidarın ağır baskı, dezenformasyon; gözaltı ve tutuklama, korkutma ve açlıkla terbiye ederek kendine mahkûm kılma politikasına karşın Kılıçdaroğlu’nun aldığı oy, bu topraklarda değişim isteyen büyük bir toplumsal kesim olduğunu da göstermiştir. Bugün bu kesimlerin Millet İttifakı etrafında mobilize olması yanıltıcı olmamalıdır. Bu durum devrimci, ilerici güçlerin zayıflığından dolayıdır. Geniş emekçi kitleler geldiğimiz aşamada, milliyetçilik ve mezhep temelinde öteden beri iktidarların sürdürdüğü ve AKP’nin vites yükselttiği politikalarla büyük oranda bölünmüş durumdadır. Sınıf eksenli bir politikanın bu temelde söylemlerin ve buna uygun icraatların en azından muhalefet cephesinde esamesi okunmamaktadır.

Devrimci-ilerici güçlerin, işçi sınıfı içinde dünden daha fazla çalışmaya, daha fazla örgütlenmeye ve bu temelde bir mücadele hattında kararlılıkla yürümeye ihtiyaç duydukları bir kez daha ortaya çıkmıştır. Zira farklı ulus ve milliyetlerden, inanç ve mezheplerden toplumsal kesimleri birleştirecek yegane unsur işçi sınıfından başkası değildir. Erdoğan’ın İç Anadolu ve Karadeniz’de rıza ürettiği geniş toplumsal kesimler büyük bir işsizlik, gelecek kaygısı yaşamaktadır.

Aynı zamanda toplumsal mücadeleler bağlamında büyük bir örgütsüzlük söz konusudur. Nitekim parlamento seçimlerinde bu bölgelerde AKP’nin önceki seçimlere kıyasla aldığı oy oranındaki düşüş de bu değişimin ve rahatsızlığın işaretleridir. Bir öfke, tepki ve değişim talebi vardır ancak bununla temas kurabilecek, bunu doğru bir zemine taşıyacak bir özne eksikliği vardır. Bu durum burjuva muhalefet için bile geçerlidir.

Hakim sınıflar bir yandan AKP-MHP eliyle iktidarın tüm imkanları ve aygıtlarıyla büyük bir toplumsal kesimi ideolojik, siyasal ve de kültürel hegemonyaları altına almışken bunun dışında kalanları başını CHP’nin çektiği bir cephede ancak benzer bir ideolojik-politik zeminde zapturapt altına almayı başarmıştır. Tehlikeli olan ve toplumsal yapıyı, dokuyu bozacak olan, toplumun direnç odaklarını zehirleyecek olan da budur.

Türk devletinin içinde bulunduğu ağır ekonomik kriz, boşalan hazine gerçekliği bizi önümüzdeki günlerde bu alanda çok hareketli günlerin beklediğini göstermektedir. Erdoğan/AKP-MHP iktidarı, tıpkı dün olduğu gibi gelecekte de hemen her alanda büyük bir baskı ve şiddet politikasını yaşama geçirecektir. Ne var ki 28 Mayıs’ta kendini gösteren büyük bir değişim talebi de söz konusudur. Bugüne kadar şiddetli saldırılara, katliamlara, askeri ve siyasi operasyonlara rağmen diz çökmeyen, baş eğmeyen bir devrimci, demokratik, yurtsever hareket vardır.

Açık ki moral bozmaya, umutsuz olmaya lüksümüz yoktur; zira sınıf mücadelesi tüm hızıyla akmaya devam edecektir. Toplumun diyalektik gerçeği, doğa yasaları işlemeyi sürdürecektir. Zulmün olduğu yerde isyanın hem bir hak hem de bir zorunluluk olduğu gerçeği hala bakidir.

İşçi sınıfının kendisiyle birlikte diğer tüm toplumsal sınıf ve tabakları kurtaracak ve özgürlüğe taşıyacak yegane sınıf olduğu gerçeğine daha fazla yaslanmaya; devrimci, demokratik alanda en geniş güçlerle bir araya daha fazla gelmeye, durmaya her zamankinden fazla ihtiyaç vardır. Devrimci bağımsız bir odak olmanın kitlelerle birlikte yürürken örgütlenmenin biricik koşulu güçlü bir örgüt yapısına sahip olmaktır. Bunu başaracak bir iddia ve perspektife sahibiz. Kitlelerin, özgür güzel günlere duyduğu özlem var oldukça direniş ve mücadele devam edecektir!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu