Makaleler

TC’nin çaresizliği ve “kan siyaseti”

İşçi ve emekçilerin, Kürt halkı başta olmak üzere ezilen ulus ve milliyetlerin, yok sayılan inançların, kadınların, LGBTİ’lerin; ezilenlerin kanı, hakim sınıfların diline pelesenk olmaya devam ediyor. Çete lideri Sedat Peker’in “Oluk oluk akıttığımız kanlarınızla duş alacağız” şeklinde 1 Kasım Genel Seçimi öncesinde, hakim sınıfların ezilenlere yönelik son süreçteki politikalarını ortaya koyan açıklamalarının ardından CHP-AKP arasındaki ağız dalaşında da ezilenlerin kanı üzerinden “politika” yapılmaya devam edildi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Başkanlık Sistemi”ne karşı “Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” sözleri AKP/Erdoğan cenahından büyük tepki gördü. Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’ın katıldığı ATO Congresium’da düzenlenen Türk Siyasi Tarihinde Yerli ve Milli İdare Programı’ndaki “Kan dökülmesi gereken durumlar elbette olabilir. Milletimizin bekası için aslanlar gibi mücadele eden, gerektiğinde kanlarını döken askerimiz, polisimiz, köy korucularımız var” (Cumhuriyet.com.tr, 12 Mayıs 2016) açıklamaları ve hemen ardından Kılıçdaroğlu’nun gerçek niyetinin DW Türkçe’den Özlem Coşkun’a verdiği röportajda, “Terörle mücadele konusunda kimsenin bir tereddüdü yok” sözleri ile açığa çıkışı, hakim sınıf klikleri arasındaki dalaşta ezilenlerin ortak çelişkileri olduğunu bir kez daha gösterdi.

AKP nezdinde TC, içerisinde olduğu yönetememe krizini, tek din-dil-ulus özüne sadık kalarak “Başkanlık Sistemi” vb. yöntemlerle aşmaya çalışırken yönetememe krizinin faturası ise elbette ki ezilenlere çıkarılıyor. Temmuz 2015 itibariyle “ağırlaştırılmış faşizm” halini, ablukalar, yasaklar, katliamlar, hak gaspları ile devreye sokan TC devletinin politikalarının uygulayıcılarından AKP,  halkın kanının dökülüp-dökülmemesi gereken durumlara ilişkin yorumlar geliştirmeye ve her ne olursa olsun kan dökmeye devam ediyor. K. Kılıçdaroğlu ise söz konusu “terörist” olunca sözde muhalifliğinden çark ediyor. Aynı röportajında “Kürt sorunu çözülmeli mi? Evet, çözülmeli. Hiç tereddütüm yok. Nerede çözülmeli? TBMM’de çözülmeli” diyen Kılıçdaroğlu, 3 Mayıs günü hakkında dosya bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını içeren anayasa değişikliği teklifine “evet” diyerek Kürt Ulusal Hareketi’nin meclisteki ayağını tasfiye etme girişimlerine onay verdiğini ne hikmetse unutuyor(!)

Tüm bunlarla beraber Kılıçdaroğlu ve diğer sistem partilerinin “terörist”ten kastının kim olduğunu çözümlemek zor değil. Hak gasplarına karşı direnişe giden işçiler “terörist!” Canı, kimliği, kültürü için mücadele veren Kürt halkı “terörist!” Kadına yönelik şiddete ve kadın katliamlarına karşı ses çıkaran kadınlar “terörist”…

Saymakla bitiremeyeceğimiz bu “terörist”lerin kanını dökmek için “aslan gibi” kolluk kuvvetiyle savaş açan TC devleti, 12 Mayıs günü bu zulme ve katliama karşı direnişin sürdüğü Nisêbîn’in Alika Mahallesi’ni savaş uçaklarıyla vurdu. YPS Genel Koordinasyonu yaptığı açıklamada, “Nusaybin’in Alika Mahallesi ilk kez savaş uçakları tarafından bombardımana tabi tutulmuştur. Pervasızca Kürdistan kentlerine saldıran TC ordusu, en ileri savaş donanımına sahip bombardıman uçaklarını da devreye koyarak direnişi kırmaya çalışmaktadır” ifadelerini kullanırken  2 ayı aşkındır direnişin sürdüğü Nisêbîn’de büyük kayıplar veren TC’nin bölgeye saldırıları yoğunlaşırken siyasi soykırım operasyonları da sürüyor. HDP ve DBP’nin il ve ilçe yöneticileri operasyonlarla tutuklanmaya devam ederken son olarak DBP eşbaşkanı Kamuran Yüksek geride bıraktığımız hafta gözaltına alınarak tutuklandı. Siyasi soykırım operasyonları ile devrimci, demokrat ve yurtseverleri tutsak alan devlet, toplumsal muhalefetin sesini olabildiğince kısmaya çalışıyor. Halk üzerine kurmaya çalıştığı “korku imparatorluğu”nu bu operasyonlar ve DAİŞ işbirliği ile gerçekleştirdiği bombalamalar ile sağlamlaştırmaya çalışan AKP/TC, halkın gerçeklere ulaşmasını ise özgür basına yönelik saldırıları ile engellemeye çalışıyor.

Ezilenlerin kanını yaşadıkları saraylara harç yapanlar…

Tüm bu saldırı konsepti elbette ki işçi ve emekçileri de es geçmiyor. İşçi ve emekçilere köleliği dayatan İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı geçtiğimiz haftalarda meclisten geçti. “Kölelik Yasası” olarak tanımlanan ve özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulması ve uzaktan çalışma gibi esnek çalışma modelini öngören kanun tasarısı ile işçi ve emekçilerin yıllardır verdikleri mücadele sayesinde elde ettikleri temel hakları ellerinden alınmış oldu.

Kanunla, yıllardır gündemde olan kiralık işçilik ve özel istihdam bürolarını çalışma yaşamına yeni sömürü mekanizmaları olarak girerken, halihazırda kayıtdışı olarak mevcut olan özel istihdam bürolarını da yasal hale getirdi. Güvencesiz çalışmayı yaygınlaştıran, kıdem tazminatını ortadan kaldıran, sendikalı çalışma koşullarının önünü kesen bu yasa ile bu kez de işçi ve emekçilerin “kanı” alınmak isteniyor. Zaten işçi ve emekçilerin kanını, “sarayları”na harç yapanlar, hak gasplarını yasalaştırarak alacakları kanı, yaşayacakları sarayları garanti altına almış oldular.

Umudu ve aydınlığı yaratacak olanlar mücadeleyi kuşananlardır

Saymakla bitiremeyeceğimiz örnekleriyle bu kan siyaseti, devletin temsil ettiği kapitalist emperyalist sistemin köşeye sıkışmışlığını gösteriyor. Tarihin gösterdiği yol ise “kan siyaseti”ne karşılık ezilenlerin zaferidir. Tarihin gösterdiği yolu garantilemek, karanlığı aydınlığa taşımak, halka yönelik saldırı konseptine karşı koyuş yöntemlerini ortaya koymakla alakalı.

Yaratılmak istenen korku imparatorluğuna, halkı sokaklardan alıkoymaya çalışan politikalara karşı kritik noktada duran politikalar üretmek, alternatif olma iddiasını pratiğe dökmekle eşdeğer. Devrimcilerin var olan sisteme karşı alternatif olma iddiasını ortaya koyması bu süreçlerde halkın örgütlü gücünün açığa çıkması bakımından ayrı bir önem taşıyor. Umutsuzluğun ve karanlığın kitleler üzerinde kara bulut gibi dolaştığı günümüzde, umudu ve aydınlığı yaratacak, bulutların arasından güneşin sızmasını sağlayacak olanlar, bugün her zamankinden çok mücadele ve dayanışmayı kuşananlardır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu