GüncelMakaleler

YORUM | Avrupa İşçi Sınıfı Ayağa Kalkıyor

"Başta savaş kışkırtısı ABD emperyalizmi olmak üzere İngiltere ve AB emperyalist burjuvazisinin savaş hazırlıklarına, savaşın ve ekonomik krizin yükünün işçi sınıfı ve emekçilere yüklenmesine karşı AB işçileri de direniş ve grevlerini geliştirmeye çalışıyor"

Avrupa’nın başkentleri başta olmak üzere hemen hemen bütün şehirlerinde işçi sınıfı ve emekçilerin direnişleri, işgalleri, grevleri hüküm sürüyor.

Başta Fransa olmak üzere İngiltere, Almanya, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Belçika, Danimarka’da işçi direnişleri, emperyalist savaşa hazırlanan burjuvaziye karşı dişe diş dövüşüyor. Avrupa işçi sınıfı, emperyalist burjuvazinin kriz ve savaş hazırlığı yükünü taşımak istemiyor. Enflasyon adı altında kendilerinden alınıp büyük tekellere verilmesine karşı direniyorlar.

Grev dalgası Fransa, Almanya ve İngiltere’de yayılıyor

Fransa’da 2022 yılında başlayan grev ve direniş dalgası, 2023 yılının Şubat ayında yeniden yükselmeye başladı. Yaz ve sonbaharda yavaş yavaş hareketlenen işçi sınıfı, 2023 Mart’ında sendikaların önderliğinde direnişini sertleştirdi. Fransız burjuvazisi, emeklilik yaşında geri adım atmayarak işçi sınıfına azgınca saldırınca, işçi sınıfı da aynı şekilde karşılık verdi ve “Macron ve hükümetini istifa”ya çağırdı. Buna karşılık emperyalist Fransız burjuvazisi, işçi sınıfına tüm militarist gücüyle saldırmaktan geri kalmadı. Burjuvazinin demokratik hak ve özgürlükleri kısarak savaş hazırlıklarını hızlandırma politikasına karşı 7 Mart’tan bugüne kadar yaklaşık 3.5 milyon işçi 300’den fazla şehirde direnişe geçti.

Ülkede direnişlerin devam edeceği açık. Grev ve direnişler giderek doğrudan burjuvazinin politikalarını hedef alıyor ve işçi sınıfının burjuva iktidarına karşı sınıf bilinci yükseliyor. Elysee sarayında oturan Macron, grevdeki işçilerin mücadelesini kırmak için polise işçiler üzerinde şiddetli terör estirme emrini verdi ve grevdeki işçileri “zorla çalıştırma” kararı aldı. Bütün burjuva sarayların tek güvencesinin devlet terörü olduğunu “demokrasi ülkesi” Fransa’da bir kere daha yaşıyoruz.

İngiltere’de ise 400 binden fazla sağlık işçisinin başlattığı grev dalgası devam ediyor. Hasta bakıcıların tüzüğünde “grev yasak” olmasına karşın yıllar sonra ilk defa hasta bakıcılar böylesine kitlesel ve kararlı olarak greve çıktı.

Almanya’da 3.6 milyondan fazla işçiyi ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinde patron tarafı işçilerin istekleri ve enflasyonun altında zam talep edince, işçiler sık sık uyarı grevleri yaparak isteklerinde kararlı olduklarını haykırdı ve haykırmaya da devam ediyor. Havaalanlarında, demiryollarında, ulaşım, posta ve dağıtım hizmetlerinde, kreşlerde, tekstil ve moda endüstirisinde, kağıt ve plastik sanayinde, otomobil yedek parça üretim alanlarında çalışan geniş işçiler uyarı grevlerine başladı.

Almanya’da işçi sınıfının politik uyanışı yaygınlaşıyor. Hizmet iş kolunda örgütlü Ver-di sendikası üyesi işçiler “Biz Değerliyiz” sloganı altında, ayda yüzde 10.5 artı 500 Euro zam istiyor ve bundan geri adım atmayacaklarını sık sık yaptıkları uyarı grevleri ile gösteriyorlar. Demiryolları ve ulaşım alanında çalışan işçiler ise yüzde 12, posta işçileri ise yüzde 15 zam istiyor.

İşçilerin haklı talepleri karşısında emperyalist Alman tekellerinin hükümeti, silahlanmaya 100 milyar acilen ayırırken bunu “300 milyar Euro’ya çıkarmayı” tartışmaya başladı. Yeşiller Partisi üyesi dışişleri bakanı ise hükümetin emperyalist savaş politikasını, “feminist dış politika” olarak adlandırarak kitlelerin akıl sağlığıyla dalga geçmekten geri durmadı. Ancak işçilerin kitlesel uyarı grevlerinin devam etmesi, hükümetin uygulamalarının kabul edilmeyeceğini gösteriyor.

İspanya’da ise Şubat’ın ikinci haftasında, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve özelleştirmelere karşı başlayan kitle protestolarına, başkent Madrid’de bir milyonun üzerinde işçi ve emekçi katıldı. Ayrıca sağlık sistemindeki özelleştirmeye karşı çıkan aile ve çocuk doktorları ise süresiz grev kararı aldılar.

İşçi sınıfının direnişi çitleri yıkıyor

Danimarka’da 5 Şubat’ta 50 bini aşkın işçi ve emekçi, hükümetin savaş politikasına karşı yürüdü. Bu kitlesel eylem, Danimarka’da emperyalist savaş karşıtı güçlerin daha da güçleneceğini gösteriyor.

İtalya’da ise hem emperyalist savaş karşıtı gösteri ve direnişlerin yükselmesi hem de faşist hükümetin politikalarını protesto eylemi birleşiyor. Özellikle liman işçileri Ukrayna kukla hükümetine gönderilmek istenen savaş araçlarını yüklemeyi reddediyor.

Yunanistan işçi sınıfı burjuva hükümetin savaş politikasını protesto ettiği gibi Mart ayının başında yaşanan tren kazası sonrası gelişen eylemler -özellikle 2008 krizinden sonra ortaya konan kitlesel eylemlerle birlikte okunduğunda- Yunan işçi sınıfının Avrupa’nın en bilinçli işçi sınıfı olduğunu kanıtlamış oldu. Liman işçilerinin, doktorların, otobüs sürücülerinin, öğretmenlerin ve bütün hizmet iş kolunda çalışan işçilerin 24 saatlik iş bırakıp genel greve gitmesi sınıfın, sınıf bilinçli politik tepkisinin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor. Neo-liberal emperyalist politikaların ağır bir şekilde uygulandığı Yunanistan’da işçi sınıfı, direniyor.

Portekiz ve Belçika’da gelişen grevler, Avrupa işçi sınıfının burjuva hükümetlerin politikasına karşı tepkilerinin birkaç ülkeyle sınırlı kalmadığını gösteriyor. Uluslararası üretimin gelişmesi ve yaygınlaşması, işçi sınıfının direnişlerinin ulusal çitleri çoktan yıktığını, Fransa ve İngiltere işçilerinin ortak dayanışması ile bir kere daha göstermiştir. Uluslararası burjuvazi işçileri sosyal şovenizm ile burjuva ulusal çitler arasına hapsetmek isterken işçi sınıfı o çitleri daha 1990’ların sonunda, 2000’lerin başında yıkmıştı.

Başta savaş kışkırtısı ABD emperyalizmi olmak üzere İngiltere ve AB emperyalist burjuvazisinin savaş hazırlıklarına, savaşın ve ekonomik krizin yükünün işçi sınıfı ve emekçilere yüklenmesine karşı AB işçileri de direniş ve grevlerini geliştirmeye çalışıyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu